BALKANLARDA AMERİKAN DIŞ POLİTİKASI
Komünizmin düşüşünden bu güne
Olsi Jazexhi & Halil İbrahimi
Tercüme Eden Gürkan Biçen
Aralık 2006 – Tirana & Prishtine
Takdim
Soğuk savaş periyodu Balkanlarda derin politik fraksiyonlar yarattı. Büyük bir Müslüman nüfusun yaşadığı Arnavutluk ve Eski Yugoslavya’da, I.Dünya Savaşı’nın başlamasından bu yana bu bölgenin Müslümanları büyük güçlerin onlarla oynayan politikaları sebebiyle birçok zorluk ve var oluşsal tehditle karşılaştılar. Şimdilerde, Amerika dünyanın baskın gücüdür ve onların dış politikaları Müslümanlar ve İslam’la çok fazla ilgilidir. Bu çalışma komünizmin düşüşünden bu güne kadar Arnavutluk, Kosova ve Bosna ile ilgili Amerikan politikalarını genel hatlarıyla / örnekleriyle özetlemeyi amaçlamaktadır.
Bu çalışmanın daha detaylı olarak analiz ettiği ülke Güneydoğu Avrupa’nın istatiksel olarak en büyük Müslüman devleti Arnavutluk’tur. Komünizm dönemi boyunca o, yarım adanın en fazla izole edilen ve komünizmin en radikal şeklinin uygulandığı yerlerden biriydi. Komünist Blok’un Balkanlardaki parçası Romanya ve Bulgaristan da böyleydiler. Yunanistan Arnavutluk’un güneyinde yer almasına rağmen Batı’ya doğru yönlendirilen tek ülkeydi. Ancak Yugoslavya Arnavutluk’un kuzeyinde yer aldığı halde Komünist Blok'a aitti. Yine de Sovyet Komünizminden çok uzakta, komünizmin liberal bir formu uygulanıyordu. Bu sebeple Amerikalılar Soğuk Savaş boyunca Tito’nun Yugoslavya’sına sağlam bir Sovyet karşıtı ve komünist bloktaki en iyi dostları olarak baktılar. Bu iki taraflı oyunda Yugoslavya Batılı görüşleri/önerileri kabul etmişken, aynı zamanda NATO’ya ve batı demokrasilerine olan mesafesini korudu. Yugoslavya’nın bu ikili hali sebebiyle Amerikalılar komünist ideolojisine rağmen Yugoslavya ile dostça ilişkiler geliştirdiler. Amerikalıların Yugoslavya’daki amacı komünist blok içinde bir Sovyet karşıtı rejimi desteklemekti.[1]
Tito’yu Amerikan Doları ile sarhoş olarak temsil eden
bir karikatür İşkodra sokaklarının duvarlarını süslüyordu.
Fotoğraf 1961 yılında Gökşin Sipahioğlu tarafından çekilmiş.
(Skylife dergisi Ekim 2006 sayısı)
Ama, soğuk savaşın bitişi ve Sovyetler Birliği’nin dağılması sebebiyle Amerika Birleşik Devletleri’nin Balkanlarla ile ilgi dış politikalarının yeniden yapıldığı yeni bir dönem başladı. Evvela, Eski Yugoslavya’daki Amerikan Dış Politikası çoğunlukla pasifti. Bu, Amerikan diplomasisinin Balkanların bu bölgesine ilişkin açık bir vizyonunun olmaması gibi, birlikte gelişen olaylar nedeniyle var olan belirsizlik sebebiyle böyleydi. 1990’lardan sonra Amerikalılar Yugoslavya’daki meselelere karışmaya başladığında orada taraf tutmalarını savundular ki, Amerikalılar kendi milli çıkarlarını koruyorlardı. Yine de, komünist Balkanların Müslüman çoğunluğa sahip üç ülkesinde İslami bir devlet oluşumu imkanına karşı koyma arzusu Amerikalıların Balkanlardaki müdahalesinin başlıca sebeplerinden biridir. Bu Müslüman mevcudiyetler veya ülkeler Arnavutluk, Bosna ve Kosova idi.[2] Bunu sağlamak için Amerikalılar, Bosna, Kosova ve Arnavutluk için Orta Doğulu herhangi bir yardımı durdurmayı sert bir biçimde denediler. Amerikalıların Müslümanları izole eden ve zayıf düşüren politikaları, Amerikanın Bosna Savaşı’ndaki gecikmiş müdahalesinde görülüyordu ki, bunlar, onların politik hesapları ve özellikle İran’ınki olmak üzere bölgedeki tüm İslami nüfuzu yok etme endişelerinin gerekleriyle yapılıyordu. Arnavutluk ve Kosova’da bile Amerikalılar seküler güçleri kuvvetlendirmek ve daha yeni başlamış, İslami geçmişe sahip politik hareketleri baltalamak için sıkı bir şekilde çalıştılar.
Ama diğer taraftan, Amerikalılar Balkanların Müslüman ülkelerindeki yatırımlarını ve müdahalelerini onların dünya politikalarındaki bir kart olarak kullanmayı denediler. Amerika ile İslam arasındaki çatışmanın soğuk savaş uyuşmazlığının önüne geçtiği ve bazı durumlarda tamamen İslam’a karşı açık bir savaşa dönüştüğü günümüzde onlar tarafsızlıklarını göstermek adına Balkan Müslümanlarına yatırımlarını kullanmaya çalışıyorlar. Balkanlardaki çatışmalarda da Amerikalılar çok geç müdahale ettiler ve onlar sıklıkla, çatışmalarda dini hiçbir şey olmadığını göstermek için büyük çaba harcadılar. Zaman içinde Amerikalılar müdahale ettiklerinde onlar zaferlerini tarafsız Amerika tarafından Hıristiyan saldırganlara karşı Müslümanlara verilen bir yardım olarak göstermeye çalıştılar
Buna rağmen, Amerika’nın Balkan Müslümanlarına yönelik çifte standardı Bosna ve Kosova’daki Yugoslav çatışmasının gelişimi sürecinde açıkça görülüyordu. Eski Yugoslavya cumhuriyetleri olarak Hırvatistan, Slovenya ve Makedonya bağımsızlıklarını kazanırken hiçbir güçlükle karşılaşmazken, Bosna büyük çoğunluğu Müslüman olan binlerce kurbanın acısını çekiyor, onun uluslararası ve insani kötü durumu duyuluyordu. Öyle ki Bosna olayı bir devletin kendi kendini idare hakkının, çevresindeki devletler (Sırbistan ve Hırvatistan) tarafından suiistimal edildiği, Bosna Müslümanlarına karşı soykırım planlarının başlatıldığının anlaşıldığı ve Clinton yönetiminin buna gerekli dikkati vermedikleri çok açık bir örnektir. Amerikalılar harekete geçtiğinde halkın tüm grupları, özellikle Müslümanlar öldürülüyordu
Aynı şey Kosovalı Arnavutlar için de oldu (Onlar da Müslümandır) ve onların hakları Sırbistan tarafından suiistimal edildi. Bosna Savaşını sonlandıran Dayton Anlaşmasında ihmal edilen Kosova problemi ancak Arnavutlara karşı şiddetin sınırları aşması ve onların organizeli direnişi ile cevap vermesiyle Amerikanın dikkatini kazandı. Amerikalılar Kosova’ya çatışmalar başladıktan hemen sonra müdahale etmeye, 1999 yılı içinde çatışmalara bir son vermeye, kendileri için çalışan aktörler oluşturmaya, çatışmada yer alan her Müslüman hareketi sabote etmeye ve Birleşmiş Milletler yönetiminden sonra Kosova için yeni bir statü oluşturmaya Bosna’dan çok daha fazla dikkat gösterdiler
Müslüman Balkan Devletlerinde hakim Amerikan politikalarına ve onları her türlü İslami etkiden uzaklaştırmaya Arnavutluk’ta da özen gösteriliyordu. Amerikanın Arnavutluk’taki politik felsefesi Balkanların en büyük Müslüman devletini kontrol ve idare etmeyi içeriyordu. Onların Arnavutluk ile ilişki