Caminin nasıl yapıldığını ise gazeteci Mehmet Alev şöyle anlatıyor:
Bundan bir ay önce Podkova’ya yolum düştü. Tiren istasyonunu hemen geçer geçmez yolun sağındaki koca meşeliklerin içerisinde mimari özeliklerini dışa vurmayan mütevazı görünümlü bir ahşap yapı dikkatimi çekti. Hayırsever insanlarımız bu yapıyı çimentotaşla örtülü bir duvar içerisine almışlar. Ve ne de iyi etmişler…
Üzerindeki ağır kiremitlerden ayakta duramayacak bir hal sergileyen bu yaşlı yapının son derece önemli bir tarihi eser olduğunu öğreniyorum.
Hem de insanlardan. Çünkü binanın çevresinde ne de duvarına yakın bir yerde bu yapıya ait ne bir yazı ne de bir işaret bulmak imkansızdır!
Oysa “Yedi kızlar camii” veya “Çivili camii” olarak bilinen bu yapı, insanımıza gurur kaynağı olacak ve yüce manasıyla herkese ibret dersi verecek bir geçmişe sahiptir.
Herşeyden önce İslam dinimize ev sahipliliği yapan bu mabet bundan tam 568 yıl önce inşa edilmiştir. Sancağımızın başka bir yerinde 1438 yılından bu yana ayakta durmayı başarmış bir binaya rastlamak pek mümkün değildir. Oysa ki, bu ahşap yapının en büyük özelliği inşasında tek bir metal çivi kullanılmamış olması ve ağaç malzemeler birbirine ustalıkla girdirip yer yer yine ağaç çivilerden yararlanmış olmasıdır.
“Yedikiz çamii”nin son derece ilginç bir de efsanesi vardır. O yıllar, Osmanlı İmparatorluğunun yükselişi dönemleridir. Futuhat savaşları ardı kesilmeyen bir zaman içerir. Günümüzdek, savaşlarda olduğu gibi ozaman da gencecik, çiçeği burnunda delikanlılar cepheden cepheye koşarlar. Daha çoğu bu cephelerden dönmez, şehit bedenleri bilinmeyen diyarlarda, yaban topraklarda çürür gider.
İşte böyle Nalbantlar köyünden yedi kızın nişanlısı da askere gitmişlerdir. Bu nişanlı kızlar kendi başlarına kaldıkları zaman gülüp şakalaşırlar, oyun, türkü, kırlara giderlermiş. Ama biraz yorulunca ellerini göğüslerine koyup bir an önce yavuklularına kavuşmak için dillerinden Yüce Allah’a dualar dökülüyormuş…
O yıllarda askerlik süresi yedi yılmış. Yedi yıl sabırla nişanlılarını beklemiş durmuşlar. Ağlıyorlarmış ağlamasına ama hiç kimseye gözyaşı göstermemeye çalışıyorlarmış. Bir şözle içten içe ağlıyorlarmış…
Bir yedi yıl daha beklemişler aynı metanet ve sabırla. Bu arada birinin aklına: “kınalı kurbanlar kestirelim onlar adına, belki dönerler”demiş, Bu öneriyi hepsi cani gönülden kabul görmüşler. Ve babalarına kestirdikleri kurbanlar birbirinden kınalıymış.
Gene birinin aklına esmiş:”Bu delikanlıları biz kurbanla getiremeyiz. Bir cami yaptıralım onların adına…”
- A be gardaşım bu camiyi nasıl yaptıralım?
- Çeyizimizi çemberimizi, yüzüğümüzü, bileziğimizi satacağız. Nişanlımız yokken bize onlar ne gerek…
- Yetmez, onlar da yetmez!, demiş bir diğerleri…
Ellerindeki bilezlikleri, kulaklarındaki küpeleri, nişan yüzüklerini ve beşibirlikleri hepsini toplamışlar ve bu düşüncelerini babalarına da açıklamışlar. Yaşlılar, köy halkı ve civardan kimlerin kulağına ulaştıysa bu haber herkes hayranlık duymuş, yedisinin yetmişine kadar cümle halk kızların bu kutsal tefekkürlerine saygı duymuş.
Bu hal karşısında yedi kızlara dört taraftan yardım vaatleri gelmiş. Onlar etraftan her tür yardımı, bağışı redetmişler. “Olacaksa bizim gücümüzle olacak!”, diye direnmişler.
Dört tarafa haber gitmiş, dört taraftan haber gelmiş. Kimse bu para ile cami inşasına yanaşmıyormuş. En nihayet Hırlar köyünden dört ustadan söz gelmiş:”Biz bu davayı başa çıkarız! Ancak duvarlar taş olmaz, dipten doğruya kadar meşe ağacından olacak! Zaten meşenin ağacı taşa her zaman meydan okur!”Hırlar köyünden ustalar efsaneye göre yedi gün yedi gece uyumadan çalışmışlar. Kimi temelleri açmış, kimi yorulmaksızın bıçkılarla tahtaları biçip doğramış, kimi de tahtalarla duvarları örmüş…
En nihayet tahta duvarlarla örülü görenlerin gözünü alan bir ahşap bina oturtuluvermiş oracığa. Buna kimseler inanmak istememiş. Dört taraftan meraklılar üşüşmüş. Ta Yağıbasan boyundan Kirli balkanından camiiyi görmeye gelenler varmış. Gelenlerin hepsi de namaz niyazlarını edip yedikızların nişanlıları için de ayrıca dua ediyormuş.
Yedikızların nişanlıları cepheden döndüler mi, dönmediler mi bügün kimse bilmiyor. Ama onların emeği, onların dileği ile yapılan cami binbir meşekatlere rağmen hala ayaktadır. Yalnızca müminleri değil, bütün dünyadan turistleri bağırına basacaktır!
Bu bir Allah sevgisi ve aşk sembolü olarak ebediyete dek ayakta olacaktır.
11.11.2008
http://bgdosya.blogspot.com
Yorumlar