Duyuru

Üsküp’ün ortasında Burmalı Camii

  /   3492   /   01 Ocak 2014, Çarşamba

 Yazdır

  

 Yazılı tarihi binlerce yıl gerilerden başlayan Üsküp, Skupi ismiyle anıldığı Romalılar dönemi dâhil olmak üzere, tarihin her devrinde önemini muhafaza etmeyi başarmış bir şehir. Ancak en parlak devrini, 1389 yılında Gazi Evrenos Bey'in orduları tarafından fethedilerek bir parçası haline geldiği, Osmanlı Devleti döneminde yaşadığı tartışma götürmez bir hakikat.

1391 yılından itibaren Üsküp muhafızı Paşa Yiğit Bey tarafından idare dilen şehir, o döneme kadar görülmemiş şekilde imar edildi. Kısa zamanda Vardar Nehri'nin sol kıyısında Rumeli'nin en mühim merkezlerinden biri kuruldu. Şehrin imarı bundan sonraki yıllarda da devam etti. Osmanlı idaresi altında tam 523 yıl geçiren Üsküp, yaptırılan camiler, medreseler, hanlar, hamamlar, köprüler, çeşmeler ve dükkânlarla Balkanlar'ın en gözde şehirlerinden biri oldu. Seyahatname isimli eserinde Üsküp'ten bahsederken "Burada bir kale, 45'i cuma camii olmak üzere l20 mescid, iki medrese, dokuz dârü'l-kurrâ, 70 mektep, 20 tekke, ll0 çeşme, 7 kervansaray, 2 bin 150 dükkânı bulunan bir çarşı, bir bedesten, bir köprü, hanlar ve hamamlar vardır" diyen Evliya Çelebi de bu durumu doğrulamaktadır.

Osmanlı idaresindeki Üsküp'ün başına gelen en kötü şey, 1698 yılında Avusturya'nın şehri ele geçirmesiydi. Avusturya Generali Pikolomini, iki yıl sonra şehri terk etmek zorunda kalınca, intikamı Osmanlı mimarisiyle bezenmiş Üsküp'ten almak istemişti. Pikolomini, Gazi Baba tepesine çektirdiği toplarla, Varna Nehri'ne bir gerdanlık gibi çekilen Fatih Köprüsü ve Yahya Paşa tarafından 1503 yılında inşa edilen kubbeli cami başta olmak üzere tüm şehri bombardıman ederek, harabeye dönüştürmüştü. Ancak Osmanlı, hiçbir zaman Avusturya Generali gibi davranmadı. Yüzyıllar boyunca bir dantel gibi ince ince işlenen bu şehir, Birinci Balkan Harbi esnasında zarar görmesinden çekinen Yedinci Kolordu Komutanı Fethi Paşa tarafından, 26 Ekim 1912 tarihinde tek kurşun sıkılmadan Sırplara teslim edildi.

Osmanlı idaresinden çıkan Üsküp, önce Sırp-Hırvat-Makedon Krallığı ve ardından Yugoslavya idaresinde kaldı. En son 1993 yılında bağımsızlığını ilan eden Makedonya'ya başkentlik yapan Üsküp, fiziki ve ruhi olarak halen Osmanlı izlerini muhafaza ediyor. Ancak aradan geçen yüzyıl Üsküp'ten çok şeyi de aldı götürdü. Artık Vardar'ın akış yönüne göre sol tarafta kalan Osmanlı'nın Üsküp'ü her şeye rağmen ayakta kalma mücadelesini devam ettirirken, Vardar'ın sağ tarafındaki Vodno Dağı eteklerine kadar uzanan bir alanda Yugoslavya'nın kucağında büyüyen modern Üsküp yer alıyor. Müslüman kesimde daha çok Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar ve Çingeneler; karşı kıyıda Makedonlar, Sırplar ve diğer hristiyan etnik unsurlar ikamet ediyor.

Burmalı Camii

Üsküp'te, özellikle Üsküp Meydanı'nda, birçok boş görünen park karşınıza çıkabilir. Alanın boş olması sizi aldatmasın, Vardar'a doğru dönüp derin bir nefes aldığınızda ciğerlerinize hava değil, Osmanlı tarihi ile dolar. Çünkü Üsküp'ün birçok yeri, Osmanlı döneminde inşa edilen ve Osmanlı'nın çekilmesinden sonra Pikolomini gibi barbarlar tarafından yerle bir edilen camiler, hanlar ve hamamlarla doludur. Üsküp'ün güneybatısında, Vardar Nehri'nin üzerindeki Taş Köprü'nün [Fatih Köprüsü] sol yanı başındaki park bunlardan sadece biridir. Bugün boş bir park görünümündeki bu alan asırlarca Burmalı Camii ve külliyesine ev sahipliği yapmıştı. Burmalı Camii'ne ait bazı kalıntılara, bugün bile, kent parkında rastlamak mümkündür.

Asıl ismi Karlı İli Mehmed Bey olan cami için Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde Karlı-Zade Camii olarak bahsetmektedir. Caminin, bugün Kurşunlu Han deposunda bulunan, giriş kapısı üzerindeki Arapça kitabesi Hicrî 900 yılında Mehmed Bey tarafından yapıldığını işaret etmektedir. Üsküp sicillerinde Burmalı Camii ve vakıflarından bahsedilirken Karlıoğlu Mehmed Camii ve Vakfiyesi diye bahsedilmektedir. Halk arasında Burmalı olarak anılan bu caminin duvarı üzerine oturtulan ve bölgede eşine pek rastlanılmayan minare kaidesi dört köşeli, gövdesi ise helezoni burmalıdır. Bu sebeple halk arasında Burmalı Camii olarak bilinmektedir.

Burmalı Camii, türbe, imaret, medrese ve Vardar Nehri'nin kıyısına kadar uzanan mezarlıktan oluşan bir külliye içerisinde bulunmaktaydı. Eldeki mevcut bilgi ve belgelere göre Burmalı Camii harimi üç sıra tulâni tonozla örtülüdür. Bu özelliği ile Burmalı Camii, Makedonya'da inşa edilen Osmanlı eserleri içerinde Selçuklu mimarisine sahip tek camidir. Benzer minare şekli Edirne'deki Üç Şerefeli Camii'nde görülmektedir.

Burmalı Camii, mezarlığı ve türbeyi kuşatan çevre duvarı Kral Petar Meydanlığı'nın yapılması için 1923 yılında barbar Sırplar tarafından yıktırıldı. Ardından yerine küçücük bir park alanı yaptırılmak üzere Hüma Şah Sultan Türbesi 1924 yılında yıktırıldı. Bir yıl sonra da, yerine Subay Ordu Evi [Oficirski Dom] yaptırılmak üzere, kültür düşmanı, hain ve vahşi bir millet olan Sırplar tarafından tamamen yaktırıldı. Fakat çok geçmeden, Burmalı Camii'nin ahı tutmuş olacak ki, 1963 yılında meydana gelen depremde Subay Ordu Evi de yerle bir oldu.

"Üsküp 2014" Projesi

Bugün gelinen noktada Makedonya'da yaşayan Müslümanlar, Burmalı Camii'nin yeniden inşa edilmesini talep ediyorlar. Burmalı Camii'nin yeniden inşası için yetmiş civarında Türk ve Arnavut sivil toplum kuruluşu güç birliği yapıyorlar. Makedonya'daki Müslüman sivil toplum kuruluşları belki de ilk defa bu denli geniş bir platform oluşturarak, bir araya gelmeyi başardılar ve büyük bir gayret içerisindeler.

Makedonlar ise Makedonya Kültür Bakanlığı ve Üsküp Merkez Belediyesi'nin "Üsküp 2014" isimli projesini fırsat bilerek, aynı bölgeye büyük bir kilise yapmak istiyorlar. Proje kapsamında, 2010 yılı sonuna kadar, Üsküp Meydanı'ndaki yeni bir çeşmenin üstüne Büyük İskender heykelinin dikilmesi planlanıyor. Bu, 2001 krizinden sonra ilişkilerin kısmen normalleştiği ülkede yeni bir kriz çıkarma girişiminden başka bir şey değil.

Eğer illaki Üsküp Meydanı'na bir heykel dikilmesi gerekiyorsa, şehrin tarihi dokusuna uygun bir heykel dikilmelidir. Mesela, 1876 yılında kurulan Üsküp Belediyesi'nin ilk başkanı Salih Asım veya Taş köprüyü inşa ettiren Fatih Sultan Mehmet Han'ın heykelinin dikilmesi en uygun olandır. Sırp barbarlığının bir neticesi olarak yıkılan Burmalı Camii'nin yerine, yeniden ordu evi yapılmasının düşünülüyor olması aradan geçen yıllara rağmen yıkıcı zihniyetin temsilcilerinin iş başında olduğunu göstermektedir. Makedonya'ya uluslararası her ortamda tam destek veren Türkiye, mirasçısı olduğu Osmanlı tarihine saygı gösterilmesini talep etme hakkına sahiptir. Burmalı Camii'nin yeniden inşa edilmesi, aynı zamanda, Makedonya'nın geçmişte işlenen bir ayıbı telafisi etmesi için önemli bir fırsat olabilir.

Sayın Ahmet Davutoğlu'nun şahsında Türk Dışişleri'nden beklentimiz bir an evvel "Üsküp 2014" isimli projeye müdahil olmaları ve Mostar Köprüsü örneğinde olduğu gibi Burmalı Camii'nin yeniden inşa edilmesini sağlamalarıdır. Makedonya kalesi yakınlarındaki Mustafa Paşa Camii'nin yenilenmesini üstlenen TİKA, Burmalı Camii içinde hızlı bir şekilde harekete geçmelidir.

Sözlerimizi, halen Üsküp'te yaşayan şair Avni Engüllü'nün, Burmalı Camii için kaleme aldığı ve aynı zamanda yazımıza başlığı olan "Üsküp'ün Ortasında Burmalı Camii" şiirinden birkaç mısra ile noktalayalım:

"Her şey geri geri döndü bir anlığına önümde göklere değen o güzel minaresiyle burmalı cami gene doluydu şadırvan kurnalardan sular şırıl şırıl herkes namaza durdu üskübün ortasında burmalı camide hala yaşayan o eski hisle"

* Avni Engüllü'nün, 14 Ağustos 2009 tarihinde, "Burmalı Camii Forumu" tarafından "Burmalı" ödülüne layık görülen şiiri.

  

Yorumlar