Duyuru

Bosna seyahatinin yansımaları

  /   3317   /   28 Ağustos 2014, Perşembe

 Yazdır

  

 Daha başlangıçta söyleyeyim ki, 1 Mayıs 2009 tarihinde 60'ıncı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin Dışişleri Bakanı olarak atanan, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ile birlikte Türk Hariciyesi üzerindeki ölü toprağını önemli ölçüde attı. Ancak, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, diğer AK Partili kabine üyeleri ve parlamenterler için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu arasında geçen ve Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu'nun aktardığı bir anekdot bu söylediklerimizi doğrulayan en yakın örneklerden bir tanesi. Ali Bayramoğlu'nun aktardığına göre BBC Türkçe servisine konuşan Başbakan Erdoğan, "Kaçak Ermenileri sınır dışı ederiz" dedikten sonra koridorda karşılaştığı Dışişleri Bakanı Davutoğlu'na "Ben bir şey yaptım" demiş. Buna karşılık Davutoğlu da, "Bunu konuşmuştuk, inanmıyorum" demiş.

Aslında bakarsanız Başbakan Erdoğan, özellikle harici meselelerde, bunu her zaman yapıyor. Üstelik bu alışkanlığından kendisi bile rahatsızlık duyuyor. Ancak bir türlü kendine hâkim olamıyor. İtirazla karşılaştığında ise, hatasına daha sıkı sarılıyor. Uzun zamandır iç siyasette elle tutulur bir icraatı bulunmayan Başbakan Erdoğan ve AK Parti Hükümeti, dış politikayı iç siyasette kullanma yolunu tercih ediyor. Davos'taki "one minute" olayının iç siyasete olumlu yansımsının bu yolu tercih etmelerinde önemli bir etkisi var. Bu durumun son örneği, 5-6 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen, Bosna-Hersek ziyareti esnasında yaşandı.

Başbakan Erdoğan, rahmetli Aliya İzzetbegoviç'in "Bosna-Hersek'i bırakmayın. Bu, tarihi bir görevdir" tavsiyesinden tutun da "Bosna-Hersek'in gençleriyle birlikte artık tüm Balkan gençlerine umut dolu bir istikbal" vaadine kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulundu. "Başbakan'ın Bosna seyahati" (09 Nisan 2010) başlıklı yazımızda bu konuların tamamına değinmiş, Başbakan'ın konuşmasında değinilmesi gereken başka hususlar ve sorulması gereken başka sorular olduğunu ancak şimdilik bu kadarı ile yetineceğimizi söylemiştik. Ancak, Başbakan'ın iki günlük Bosna-Hersek ziyareti esnasında söyledikleri öyle önemli gelişmelere sebep oldu ki, bu konu üzerinde biraz daha durmamız zorunlu hale geldi.

Hatırlayacaksınız, Başbakan Erdoğan, Boşnak Enstitüsü'nde düzenlenen Saraybosna İş Forumu'nda Bosnalı entelektüellere hitap "Geçmişte Boşnak, Hırvat ile evleniyor muydu? Evleniyordu. Sırp, Hırvat ile Sırp, Boşnak ile evleniyor muydu? Evleniyordu. Daha sonra ne oldu? Farklılıkları da zenginlik olarak görerek, yola devam etmek lazım" demişti. Başbakan'ın bu sözleri birçok Bosnalı Boşnak'ın tepkisini çekmişti. Boşnakların, tepki göstermelerinin en önemli sebebi milli bilinç ve inançlarını önemli ölçüde zayıflatan "karışık evlilik" tavsiyesiydi. Ancak Boşnakların asıl çekindiği, Başbakan Erdoğan Bosna'dan ayrıldıktan sonra, Sırplarla baş başa kalacak olmalarıydı. Bir başka ifadeyle sel gidince geriye kalacak tek şeyin kum olması...

Boşnakların bu çekinceleri, maalesef, çok kısa zamanda doğru çıktı. Başbakan'ın "one minute" üslubuyla Bosna-Hersek'te yaptığı konuşmalar, bu ülkede yaşayan Sırpları harekete geçirdi. Bosna-Hersek'in iki büyük ulusal gazetesi Dnevni Avaz ve Oslobodjenje BiH'te yer alan haberlere göre Bağımsız Sosyal Demokratlar Birliği-SNSD lideri Milorad Dodik, yine her zaman ki küstahlığını devam ettiren açıklamalarda bulunmuş. Banja Lukalı gazetecilere verdiği beyanatta "Türklerin, Ermeni soykırımını kınayan bir deklarasyon yayınlanması" ve Bosna-Hersek'te başörtüsünün yasaklanması için Bosna-Hersek Parlamenterler Meclisi'ne bir kanun teklifi vereceklerini söylemiş. Sırp Cumhuriyeti Başbakanı Milorad Dodik'in, bu küstahça öneriler için gerekçesi de çok ilginç: "Bu yasalar, bazı Avrupa ülkelerinde kabul edilmiş. Bizim de Avrupa standartlarına yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle SNSD olarak bu yasa ve deklarasyonun kabulünü teklif edeceğiz."

Sırp lider Dodik'in bu küstah çıkışına karşılık, "bizler her zaman, Bosna-Hersek'in yanında olduk, oluyoruz ve olacağız" diyen Başbakan Erdoğan'ın hangi somut adımları atacağını gerçekten çok merak ediyorum. Malum uluslararası siyasette taşları yerine oturtmak oldukça zahmetli ve uzun zaman alır. Buna karşılık, dengeleri değiştirmek adına, taşları yerinden oynatmak, hatta sağa sola taş fırlatmak çok kolaydır. Ancak atılan taşın, ürkütülen kurbağaya değmesi gerekir.

Milli Gazete

  

Yorumlar