Duyuru

Balkanlar’da yeni bir başlangıç

  /   302   /   28 Ağustos 2014, Perşembe

 Yazdır

  

 Geçen cumartesi İstanbul’da gerçekleşen “üçlü Balkan Zirvesi” diğer “sıcak haberler” arasında pek ilgi görmedi ve çoğu gazetede bir “Çırağan hatıra fotoğrafı” ile geçiştirildi.
Oysa olay özellikle bu hassas bölgenin geleceği bakımından en az şu üç nedenden ötürü önemliydi:
1) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ev sahipliği yaptığı zirvede Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç ile Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Haris Sladziç ilk kez bir araya geldiler ve ülkeleri arasındaki ilişkileri normalleştirmek konusunda siyasi kararlılıklarını beyan ettiler. Sladziç’in deyişiyle bu “tarihi bir an ve (ilişkilerde) yeni bir başlangıç” sayılıyor...
2) Zirveden somut olarak bir mutabakat metni çıktı. “İstanbul Deklarasyonu” adını taşıyan belgeyle beraber liderlerin açıklamaları yeni sürece yön veriyor. Buna göre süreç kurumlaştırılacak, liderler iki yılda bir buluşacak... Bu vesileyle Sırbistan, Bosna Hersek’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygılı olacağı ve iç işlerine karışmayacağı konusunda taahhütte bulundu ki, bu çok önemli bir gelişmedir... Ayrıca iki tarafın AB ve NATO çerçevesinde Batı ile entegre olmak hususunda ortak istek ve vizyonlarını ifade etmesi de anlamlıdır...
3) Bu olayın Türkiye’yi direkt ilgilendiren tarafı, Ankara’nın mutabakatın sağlanmasında oynadığı aktif roldür. Denilebilir ki, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu yeni sürecin başlıca mimarı olmuştur. Geçen ekim ayından itibaren giriştiği temaslar nihayet İstanbul zirvesiyle meyvesini vermiştir.

Türkiye’nin rolü
Kuşkusuz bu noktaya varmak kolay olmamıştır. Türk diplomasisi mevcut bir boşluğu ve aynı zamanda bir fırsatı zamanında değerlendirmesini bilmiştir.
1990’larda, eski Yugoslavya’nın dağılmasının ardından bölgede çıkan etnik ve dinsel çatışmaların, girişilen katliamların, dış güçlerin müdahaleleriyle büyüyen savaşların izleri hala taze duruyor. Büyük acıların odak noktası haline gelen Bosna Hersek’te gerçi 1995 Dayton anlaşmasıyla çatışmalar durmuş, Boşnak, Sırp ve Hırvat unsurları kapsayan yeni bir siyasal yapı kurulmuştur. Ancak iç barış ve güven henüz oluşmadığı gibi, ülkenin özellikle Sırbistan ile ilişkileri tam normalleşmemiştir.
Şimdi başlatılan yeni sürecin amacı bütün bunları gerçekleştirmektir. Şunu belirtmek lazım ki, Sırbistan’ın benimsediği yeni politikanın bu noktaya gelinmesinde büyük payı var. İstanbul’daki zirvede de belirtildiği gibi, Belgrad Bosna Hersek’in mevcut sınırları dahilinde, birlik ve istikrar içinde varlığını sürdürmesini savunuyor, bu ülkede yaşayan etnik Sırpların bölücü eğilimlerine karşı çıkıyor. Bugünkü Sırp liderliğinin kendi topraklarından kopan bir ülkeye karşı bu şekilde gerçekçi bir duruş sergilemesi gerçekten kayda değer.

Bir taşla üç kuş!
Bu tutumun, şimdi paylaşılan ortak vizyonla birlikte, İstanbul Deklarasyonu’na -ve liderlerin bu vesileyle yaptıkları konuşmalara- yansıması, yeni sürecin geleceği konusunda umut veriyor...
Ankara bu noktaya gelinmesi için harcadığı diplomatik çabaları sayesinde, hem Balkanlar’da önemli bir aktör olarak ortaya çıkmış, hem sempati duyduğu Bosna’ya destek olmuş, hem de Sırbistan ile bir ara soğuk olan ilişkilerini rayına oturtmuştur.
Bu bakımdan Türkiye’nin “Balkan açılımı“nın, Ortadoğu’daki ve Kafkasya’daki benzer girişimlerinden daha verimli sonuç verdiğini de kabul etmek gerek...

MİLLİYET 
 

 

  

Yorumlar