Duyuru

Balkanlar’da çok kültürlü beraberlik modeli olarak Bulgaristan’ın deneyimi

Bulgaristan

  /   2307   /   28 Ağustos 2014, Perşembe

 Yazdır

  

Ayrımcılıktan Müdafaa Komisyonu Başkanı Kemal Eyüp'e göre, “Diyalog, düşünce değişimi, değişik anlayışların ve duyguların paylaşılması karşılıklı zenginleşmeye yol açıyor".

Sofya’da Sırbistan, Arnavutluk, Türkiye ve diğer devletlerden uzmanların katılımı ile düzenlenen “Balkanlar’da çokkültürlü birliktelik modeli olarak Bulgaristan’ın deneyimi” konulu uluslararası konferansta konuşan Ayırımcılıktan Müdafaa Komisyonu Başkanı Kemal Eyüp, ülkemizde değişik etnik kökenli vatandaşlar arasında günlük yaşam düzeyindeki iletişimin Avrupa’dan ve Balkanlar’dan diğer devlere kıyasla çok daha yüksek seviyede olduğunu öne sürdü. Kemal Eyüp, sunduğu raporda ülkedeki etnik tabloyu çizdi. Buna göre 2001 yılı itibari ile ülkede Bulgarlar yüzde 83,9, Türkler yüzde 9,4, Romanlar yüzde 4,6 oranındadır, Ermeni, Yahudi ve saire milletten vatandaşlar ise 70 binin altındadır.

 

Kemal Eyüp Bulgaristan’daki birliktelik modeline ilişkin şöyle konuştu: 
“Doğum günleri, nişan, düğün ve vaftiz bayramları beraberce kutlanıyor. Dini bayramlarda ise Hristiyan olanlar Müslüman olanları isim günlerine davet ediyor veya birbirlerinin bayramlarını kutluyorlar. Hristiyanlar, Paskalya yortusunda boyalı yumurta ikram ederken Müslümanlar Kurban bayramında örneğin kurban dağıtıyorlar. İnşaat ve onarım işlerinde ve tarımsal faaliyetlerde de komşu komşuya yardım ediyor. Sık sık Müslüman ve Hristiyanlar, dini tören değişikliklerine rağmen cenazelere birlikte katılıyorlar. Papaz, hoca ve ravinin ortak etkinliklerde yetkililerle beraber yan yan yer almaları veya beraber kahve içmeleri de istisna değildir” diyen Kemal Eyüp, dünyada çok tartışılan medeniyetler çarpışması konusunun ülkemizde endişe verici bir konu olmadığının altını çizdi. Sözlerine göre çarpışmanın daha iyi alternatifi var, o da dinlerarası diyalogtur. “Diyalog, düşünce değişimi, değişik anlayışların ve duyguların paylaşılması karşılıklı zenginleşmeye yol açıyor” diyen Kemal Eyüp, Bulgaristan’ın tarihinde insan haysiyetinin kırıldığı, hak ve özgürlüklerin sınırlandırıldığı ve asimilasyon politikasının izlendiği dönemlerin de olduğunu hatırlatırken buna rağmen hayatın her zaman dar siyasi görüşlerden daha güçlü, halkın ise siyaset adamlarından daha akıllı olduğunun görüldüğünü ekledi. Kemal Eyüp, 1989 yılındaki demokratik değişikliklerden sonra Bulgaristan’ın en yeni tarihinde daha yeni Anayasanın kabul edilmesi ile Anayasaya ve diğer yasalara ayırımcılığa karşı yönelik metinlerin dahil edilmesi yolu ile Bulgar etnik modelinin temelinin atıldığını anımsattı. 2008 yılının 1 Ocak tarihinde yürürlüğe giren Ayırımcılıktan Koruma Yasası onaylandı ve bağımsız bir devlet organı olarak Ayırımcılıktan Müdafaa Komisyonu kuruldu. Komisyon, köken, vatandaşlık, millet, din, inanç, konut, mahalle ve okul itiberi ile ve hizmetler ile çalışma konusunda ayırım gibi 19 ayrı muamele belirtisine göre ayırımcılık şikayetlerini kabul ediyor. Kemal Eyüp, etnik kökenine dayalı ayırımcılığın 2006 yılında birinci sırada yer alırken sonraki yıllarda arka plana geçtiğini kaydetti. Şimdiye kadar Komisyon’a bir dinden diğer bir dine karşı sunulan şikayet gelmedi. Çoğu şikayetler, tescilli bulunan mezheplere karşı yöneliktir ve çoğu durumda Bulgaristan için yeni dinlerin baş gösterilmesinden endişe duyuluyor. Hoşgörüye gelince Kemal Eyüp, Bulgaristan’da hoşgörünün küçük istisnalarla ülkenin tarihi gelişmesinin bir bölümü olduğunu, ancak sık sık tahammüle bir tutulduğunu öne sürdü. 

 

 

“Ötekiye, farklı olana tahammül etmek, hoşgörü değildir. Hoşgörü, farklı olanları kabul etmek, farklılıklara hoşgörülü olmak demek. ” 
Azınlıklar ve Kültürel Etkileşim Uluslararası Merkezi Müdürü dr. Antonina Jelazkova’ya göre, Bulgaristan’da hoşgörü, medeni ve felsefi bir bilinç olmayıp komşulukla kalıyor, ki bu karma evliliklerin de çok az olduğunda görülüyor. Yaklaşık 2,5 milyon evlilikten ancak 48 bini yabancı ile yapılan evliliktir. Bulgarlar, Rus, Çek, Leh, hatta Afrikalılar’la evlenirken nadir durumlarda Türkler’le aile kuruyorlar. Antonina Jelazkova’ya göre değişik etnik kökenden vatandaşlar komşu olarak bir arada iyi yaşıyorsa da bu ulusal düzeyde böyle değildir. 

 

 

“Bulgar toplumunda konu ile ilgili çok şey tartışılabilir. Gerçekten mi yoksa sadece günlük hayatta mı hoşgörülüyüz? Bizde hoşgörü felsefe ve ahlak haline gelecek kadar olgunlaşmış değildir. Yani biz günlük hayat düzeyindeki hoşgörü ile gurur duyuyoruz. Ancak bu 21. yüzyılda yeterli değildir. Bulgar toplumunda yeni bir siyasi kültürün geliştirilmesi gerekiyor. Yasalarımız uygundur. Ancak nasıl oluyorsa tüzel anlamda siyasi ve sivil bir millet olarak görünsek de aslında biz Bulgarlar, ulusal bütünlüğün bir parçası olarak azınlıkları kabul edemiyoruz. Dolayısıyla bu yönde çalışmak gerekiyor. ” 

Çeviri : Tanya Blagova 
Bulgaristan Radyosu 

 

  

Yorumlar