Duyuru

Arnavutluk Müslümanları

Röportajlar

  /   7443   /   28 Ağustos 2014, Perşembe

 Yazdır

  

Arnavutluk'taki misyoner faaliyetleri ve Türk köyünü Ansar Vakfı başkanı Mehdi Gurra ile konuştuk
 

Çiğdem Aktı/Dünya Bülteni/Haber Merkezi

Avrupa'nın ortasında yüzde 75'i müslüman olan bir ülke Arnavutluk.. Balkanlar'da yaşanan kaostan kendi payını alani siyasi krizleri bitmeyen, AB üyesi olmak için sıra bekleyen ülke, bir taraftan da 40 yıllık bir komünist yönetimin ardından kimliğini korumaya çalışan müslümanların sıkıntılarıyla gündeme geliyor.

Osmanlı mirasının en nadide eserlerini, kültürünü ve dilini aradan geçen dört asıra rağmen kısmen de olsa koruyabilen Arnavutluk müslümanları, 90lı yılların başından itibaren Vatikan'ın ve diğer hristiyan grupların artan misyonerlik faaliyetlerine de sahne oluyor.

Arnavutluk müslümanlarının durumunu en yakından bilen isimlerden biri olan Ansar Vakfı başkanı Mehdi Gurra ile işte bu gelişmeleri konuştuk.

Geçtiğimiz aylarda ülkede yaşanan sel felaketinden etkilenenlere yardım götürdükleri sırada karşılaştıkları Kastamonulu Türkler'in kurduğu Türk köyünü, köyün Vatikan'ın kilise yapmak için yıkmak istediği 400 yıllık Osmanlı camiini, ingilizce kursları ve yardım paketleriyle gelen misyonerlik faaliyetlerini anlattı Mehdi Gurra bizlere..

İşte Türkiye'nin desteğini bekleyen Arnavutluk müslümanları ile ilgili yaptığımız o konuşma:

Hoşgeldiniz öncelikle.. İsterseniz Arnavutluğun sosyal ve dini yapısından başlayalım...

Arnavutluk Balkanlar'ın merkezinde olan bir ülke.Yüzde 75'i müslüman, yüzde 25'i gayrımüslim olan bir ülke. Bu yüzde 75'in yüzde 80'i Sünni, yüzde 20'si de Bektaşi olarak bilinmektedir. Yüzde 25'lik gayrumüslim nüfusun da yüzde 15 Ortodoks, yüzde 10 Katoliklerden oluşmaktadır. Bu son zamanlarda, son zamanlardan kastım komunizmden sonraki dönemde yapılmaya başlanan ve bugün de devam eden çalışmalarda müslümanların yüzde 75'lik oranını indirme gayreti var. Bu konuda en çok yatırım yapanlar, batıdan gelen misyoner teşkilatlar. Bir örnek verecek olursak, sadece Tiran'da, bir milyon nüfuslu olan bu şehirde, 114 tane kayıtlı kilise bulunmaktadır. Ülkemizde bilinen kiliselerin sayısı bin 115.

Yeni yapılan kiliselerden mi bahsediyoruz?

Tamamı yeni yapılan kiliseler. Çünkü komunizm zamanında Tiran'da bir tek camii kalmıştı müze olarak, bir de kilise kalmıştı müze olarak. Bu bahsettiğim kiliseler tamamen 90'dan sonra inşa edildi. Müslümanların haline gelecek olursak, 590 tane cami var. Fakat, nüfusunun yüzde 75'i müslüman olan bir ülkeye yeter mi 600 tane, 590 taen camii? Yeterli değil. Dolayısıyla biz şunu görüyoruz: Arnavutluk'ta çok ciddi şekilde misyonerlik faaliyetleri yapılmaktadır. Bunu her boyutu ile görmekteyiz. Gerek yabancı dil eğitimi bahanesiyle kiliselere götürülen çocuklara İncil dersleri vermek, gerekse yapılan maddi yardımlar, gerekse müslüman bölgelerde, hiçbir gayrimüslimin olmadığı yerlerde arazi satın alarak kilise dikmekle...Gerekse Arnavutlukta'ki eğitim sistemini en iyi şekilde kullanıp, kendi dinlerini müfredatlara koyarak anlatmakla..

arnavut1.jpg

Müslüman köylerine kilise yapılması ile devam edelim. Nasıl olabiliyor bu? Süreç nasıl işliyor? O köylerdeki müslümanlar tepki göstermiyor mu?

Arnavutluk'ta dini bilinç çok yüksek olmadığından, müslümanların bunun farkında olduğunu ve direniş gösterdiğini söyleyemeyiz. Çünkü kanunen gayrımüslimler geliyorlar ve orada mülk edinebiliyorlar. Mülk edindikten sonra teşkilatlarını kurup, orada dini faaliyette bulunabiliyor, kilise kurabiliyorlar. Misal, Tiran'a bağlı Muşeda diye bir köy var. O Muşida köyünde, yüzde 100 müslüman, 160 hane bulunan köyde, Yahova Şahitliği geldi, araziyi aldı, kiliseyi dikti. Müslüman köydeki çocukara ingilizce öğretme bahanesiyle her pazar günü şu an ayin yapıyor. Yine, malumunuz olduğu üzere, bu sene, 2010 Ocak ayında İşkodra kentinde büyük bir sel felaketi yaşandı. Üç bin küsur aile sular altında kaldı. Biz vakıf olarak oralara bir çok yardım götürdük.
 

Vakfın adı nedir?

Ansar Vakfı... Vakıf orada hem Türkiye'den gelen yardımları, hem de Almanya'dan gelen Türkler'in yardımlarını dağıtmıştır. Takriben 40 ton civarında bir gıda yardımı dağıttık ve bunun yanında bir ton kadar da giyim-kuşam yardımı dağıttık. Tabii, o bölgeye gittiğimiz vakit de, hep şunu gördük: Vatikan'dan gelen, batıdan gelen tüm yardım kutularında incil var. Bizim öyle bir şeyimiz olmadı. Yani götürdüğümüz yardımlara ne bir ilmihal koyduk, ne de bir Kuran-ı Kerim koyduk. Biz insani yardım amacıyla gıda, battaniye, giyim-kuşam ne gerekiyorsa verdik. Am öbür taraftakileri gördüğümüzde, bir tarafta insani yardım bir tarafta misyonerlik faaliyetini birlikte götürüyorlar.

Biz bu yardımları dağıtırken, üçüncü günde Almanya'dan gelen yardımları dağıtırken oranın valiliği ile görüştük. Oranın müftülüğü ile işbirliği yaptık, bölgeyi daha iyi bildiklerinden dolayı. Bize dediler ki, Driştkalesi diye bir Türk köyü var. Onlar çok fakir, oraya yardım götürün. Biz de çıktık, Türk köyü denilen Drişt köyüne gittik. Ama giderken, sanki bir köye değil de bir şehre gidiyormuş gibi bir yolla karşılaştık. Arnavutluk'ta böyle bir yol bulmak biraz hayal, asfalt dökülmüş, çalışmalar devam ediyor. Hayal gibi bir şey, hayırdır dedik, bu köyde bir şey mi var. Gittik, köyün girişine asfalt dökülmemişti, ama çalışmalar devam ediyordu. Vatikan sağolsun buraya yardım ediyormuş! O köydeki caminin yerinde aslında kilise varmış, camiyi yıkıp kilise yapacağız diye çalışmaları başlatmışlar.

arnavut2.20100522145547.jpg

Yani hali hazırda cami olan bir yerde mi?

 

Evet hali hazırda cami olan bir yeri yıkıp kilise yapacakmış, çünkü eskiden kilise varmış. Bu iddia ile oralarda önce yolunu, altyapıyı hazırlıyor.
Köye girdiğimiz vakit de, oradaki amcalarla, teyzelerle biz Türkçe anlaştık.Türkçeleri gayet güzel, derdini anlatabilecek şekilde. Ama kim biliyor, 40 yaşın üzerinde olanlar. Biz onlarla Türkçe konuştuk, küçük çocuklar vardı, tabii onlar bir şey bilmiyor.

 

Nereden gelmişler Arnavutluk'a?

Kastamonu'dan geldiklerini söylediler, Osmanlı zamanında..Arnavutluk'ta ilk kez bir Türk köyü, ismiyle bir Türk köyü bulduk yani. Orda bizi ilk karşılayan sakat bir amca, Bedri Amca, bacağından özürlü, ilk söylediği şey bu: Siz Türksünüz, hemen Türkçe konuşmaya başladı. Şurdaki cami varya, kilise yapacaklar. Beni çiğnemeden, ben burada yok olmadan yapamazlar.

Farkındalar yani...

Onlar farkındalar. Oradaki tehlikenin farkındalar. Yardımlar dağıttık, konuşmalar yaptık o köylülerle. Çıkışta da bir teyze geldi, bana Arnavut musun diye sordu. Ben de evet dedim, buyrun. Bu sefer dedi ki "Allah'ın var mı, peygamberin var mı?" Teyze dedim, biz müslümanız, nasıl olmaz. Varsa dedi, Allah için bu çocuklara Kuran öğret. Bu çocuklara kimse buraya gelip de bir ders vermedi. Bir ilmihal kitabı getirin, birşeyler yapın. Bu camimizi yıktırmayalımi kilise yaptırmayalım. Yani böyle bir manzara: Dağ başında olan bir müslüman köyünde, 400 sene evvel insanların göç ettiği bu Türk köyünde, Vatikan hayal ediyorki kilise dikecek.

arnavutdristkalekoy.jpg

Neden o köyü seçiyor?

O köyü seçme sebepleri çok olabilir. Ama bir tanesi, şehir girişinden çok yükse olduğu için haç işaretinin görülmesi...
 

Sembolik bir anlamı var yani..

Evet sembolik bir anlam taşıyor. Bu şehir onlardan sorulur gibi bir manzara verilmek isteniyor. Damgasını vuracaklar. Çünkü çok yüksekte. Ben daha sonra şehre dönünce baktım şöyle, hakikaten en yüksek tepe. Üsküp'te yaptıkları gibi bir şey olacak.

Köy kaç hane bu arada?

18 hane kalmış orada ve bu 18 hane tamamen Türk.

Peki nasıl oluyor da camiyi yıkp yerine kilise yapabiliyorlar? Bu işin yasal süreci yok mu?

Cami zaten açılıyor, oradaki müslümanlar namaz kılıyor ama imamı yok. İki haftada bir defa bir arkadaş gelip bişeyler öğretmeye çalışıyormuş dediler. Fakat onların(Vatikan) iddiası, binanın temeli kiliseymiş, Osmanlı gelince cami dikmiş. "Aslına döndürelim" deniyor.

arnavut3.20100522145618.jpg

İddia bu, ellerinde belge var mı?

Yok, hiçbir şey yok.

Yasal olarak ellerinde belge olmadığına göre, bu kadar kolay olmaması lazım...

Yasal olarak, parayı veren kiliseyi de dikiyor, yolu da yapıyor. Yasalı bu, başka bir yasal yolu yok bu işin. Biz bu durumu o yardım vesilesiyle keşfetmiş olduk. İnşallah bu sene o bölgede bir Kuran kursu düzenleyeceğiz ama, o müslüman köyünde bu işlerin devamlılığını sağlamak gerekir. Orada müslümanların kendi dillerini, dinlerini öğrenip çocuklarına öğretmeleri gerek.. Ve oradaki vali, belediye başkanı, müftü bu duruma engel olmalı, çünkü neticede yüzde yüzü müslüman olan bir köyde kilise dikeceğim diye faaliyet gösteriliyor, bu olacak iş değil. Buna müsamaha gösterilmemesi gerekir.

Peki Türkiye'nin yapacağı bir şey var mı?

 

Valla Türkiye'nin yapacağı çok şey var. Türkiye'ye sorulmadan bir şey yapılmaması gerekir. Bu bir Osmanlı mirası... Buradaki insanlar Türk, kendilerini Türk olarak tanıtıyor. Türkiye'nin kendi insanına sahip çıkması lazım. Mesela orada bir Türkçe kursu açıp, düzgün, günümüz Türkçesini hem büyüklere hem küçüklere anlatması
gerekir. İkincisi dini olarak, Türkiye diyanet vakfı orada bir okul açıp, caminin tadilatını tamiratını yapıp belki bir İslam merkezine döndürmesi lazım. Neticede 400 senelik bir camii.

 

arnavut4.jpg

Peki son dönemde Türkiye'nin Balkan politikası çok konuşuluyor. Dışişleri bakanı sık sık Balkanlar'da.. Ama anlattıklarınızdan yeterli etkinlik olmadığı izlenimi çıkıyor...

Türkiye büyük bir devlet, Balkanlar'da çok çalışıyor, çok hizmetleri var. Çok kurum var Balkanlar'da hizmet veren. Fakat bu tip bilgilerden, bu tip olaylardan haberdar mıdır, onu da bilmiyorum. Haberdar olup, birşey yapamayacak durumda olduğu ihtimalini hiç düşünmek istemem. Ama oradaki bir Osmanlı eseri, ve bu insanlar Türk. Onlara Türkçe'yi öğretmesi lazım. Artı onların çocuklarına Türkçe'yi dinle birlikte öğretmesi lazım. Ve orada asla, bir yüzde yüz Türk köyünde kilise inşaatına müdahale edip, kabul ettirmemesi lazım. Buna orada ki elçilikle, müftülükle, valilikle bir şekilde el konulması lazım.. Bugün bu yol çalışması bitmek üzere, belki de bitmiştir biz bir ay önce oralara gittik. Mevcut camii yılıkmadan, temel atılmadan bir tepki koyulması lazım Elçiliğin köye gitmesi, TİKA'nın Türkçe kursları açması lazım..Zaten hali hazırda Türkçe konuşuluyor.
 
 Yeni nesil için...

Hem eski hem yeni nesil için. Eskiler de çok bişey bilmiyor. İşte bir teyze çıktı, yalvardı "çocuklara din öğretin." Kendisi biliyor mu? Yok bilmiyor. Onun için bu tür şeylerin yapılması lazım..

arnavutkopru.jpg

Peki İngilizce kursları ve insani yardım dediniz. Başka neler görüyorsunuz misyonerlik adına? Bir de neden olduğunun düşünüyorsunuz Arnavutluk'a bu ilgi? Neden Vatikan bu kadar yoğunlaştı sizce?

 

Misyonerlik faaliyetleri sadece ingilizce öğretmekle ya da yardımla sınırlı kalmıyor. Attıkları tüm adımlarda, kendi dinimizi nasıl anlatırız, oradaki milletin aile yapısını nasıl çökertiriz diye projeleri var. Bunları aşama aşama gerçekleştirmeye çalışıyorlar. En
büyük neden o bölgeyi hristiyanlaştırmak. Hatta bizi Avrupa Birliği'ne alacağız diye, şu yüzde 75'i bir yüzde 50'nin altına indirelim de, ondan sonra alalım diyorlar. Hatta buna şöyle somut bir örnek verebiliriz.

 

2001 yılında Amerikan Büyükelçiliği'nin desteklediği, Almanya Büyükelçiliği'nin de sponsor olduğu bir demografik atlas ortaya çıktı. Bu demografik atlas 2003 yılında yayımlandı. Yayımlandıktan sonra zamanın cumhurbaşkanı olaya el koyup, dağıtımını engelledi. Bir buçuk ay geçtikten sonra müellifine aynı cumhurbaşkanı ödül verdi. Ve bu demografik atlas, resmi yayın olarak, Arnavutluk Bilim Akademisi neşriyatı olarak basıldı.

mehdigurra.20100522162842.jpg

 

Ne tür bilgiler var bu atlasta?

Bu demografik atlası ben aldım ve baktım. Şimdi din yapısına şöyle bir şey göstermişler: Bir daire içinde, değişik renklerle göstermişler. Arnavutlar'ın yüzde 10'u ateistmiş, yüzde 37'si Sünni müslümanmış. Arnavutlar'ın yüzde 18'si 'Bektaşi dinine' mensupmuş.

 

Ayrı bir din gibi...

Bektaşilik ayrı bir din gibi telakki ediliyor. Ve dünya Bektaşilik merkezi Arnavutluk'ta bulunduğu için, ayrı bir din ilan ettiler. Bektaşilere sorduğunuzda da, bazen biz Bektaşiyiz diyorlar bazen de biz müslüman Bektaşiyiz diyorlar. Yani bu demografik atlasta verilen oran yüzde 37 sünni müslüman, yüzde 18 de Bektaşi diyor. Yani ikisini topladığında da yüzde 75 etmiyor. Ne yapıp edip, Arnavutluk'taki bu müslüman oranını indirmek.

Çalışmaların başka yönleri var mı?

Benim iddiam şudur: Komunizm zamanında şöyle bir uygulama vardı. Bir çocuk doğduğu vakit, ismini kendin veremiyorsun, devlet verecek. Nüfus müdürlüğüne gidiyorsun, isimleri sayıyorlar. Hasan-Hüseyin zaten kaldırılmış, devlet dairesinde isim veriyorlar. O devlet dairesinde verilen hangi dine uygun isimler diye sorarsanız, Katolik, Ortodoks ve Arnavut milliyetçiliğini andıran isimler.

Yani şimdi devletin verdiği isimler üzerinden demografi mi belirliyorlar?

Müslüman ismi yok. Mesela ben kendi ismimden örnek vereyim. Benim ismim Mehdi. Gitmişler müdürlüğe ismimi yazdırmaya, üç hafta vakit var o ismi yazdırmaya, bizim rahmetli peder gitmiş-gelmiş Mehdi yazılacak, "yok yasak". Son günde artık ceza gelecek. Rahmetli dede, Allah razı olsun, Allah rahmet eylesin, demişki, "oğlum, git h'yi kaldır. Medi yazdır demiş. Sonra Allah kerim, biz yine Mehdi diyelim.

arnavutcamii.jpg

Yani nüfusta Medi olarak görülüyor.

 

Tabii, nüfusta Medi olarak görülüyor. Ben 94'te İlahiyat'a Medi olarak kaydoldum, 1995'te mahkemeye başvurdum, h'yi koydurdum, ismime kavuştum. İlahiyat çıkış diplomasını Mehdi olarak aldım. Şimdi o zamanda atılan bu tohumun meyvesini kaç sene sonra alıyorlar? Şimdi alıyorlar. 40 sene komünizmde kendi isimlerini yazdırmışlar. Komünizm gitti, şimdi Arnavutluk'ta ne tartışılıyor: Yeni sayım. Etnik gruplara ve dine göre sayım yapılması gerektiğini söylüyor devlet. Fakat bu
dini sayım konuşulunca, Ortodokslar diyor ki, isme göre sayım yapalım. İsme göre belirlemek ne demek: Benim ismi Getyan olan yarım hafız yeğenimi Katolik sayacaklar. Niye, çünkü Getyan Katolik ismi...

 

Bazıları da bu dini sayıma yazılmak isteyen yazılsın, istemeyen katılmasın diyor. Bu yine müslümanlar için aleyhte bir şey, çünkü şuur yok, oran yine yüzde 50'nin altında kalacak. Resmi kayıtlara girdikten sonra da, Arnavutluk'ta müslümanların oranı yüzde 35-40, Avrupa'ya girin diyecekler. Arnavutluk Avrupa'nın göbeğinde yüzde 75'i müslüman olan tek ülkedir.

arnavutlukkoy.jpg

Son olarak, başka neler yapılabilir?

Herkes bir şeyler yapabilir, kendi imkanı, kendi faaliyetleri ölçüsünde yapabilir. Ama Arnavutluk'ta en büyük faaliyeti Türkiye Diyanet Vakfı'nın yapması gerekir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın varlığını göstermesi lazım. En başta oradaki müslümanları şuurlandırması lazım. Mesal Arnavutluk'taki bu milli kimlik tartışmalarında, yeniden yapılacak nüfus sayımı konusunda, ben Türkiye'den şunu beklerim: 4-5 tane Arnavutça bilen, Türkiye'den görevliler, Arnavutluk'taki hocalara ve imamlara seminer vermeli. Bu işin nereye gittiği, 40 sene sonra nelere yol açabileceği anlatılmalı. Arnavutluk'taki ders kitaplarında hala Osmanlı işgalci olarak anlatılıyor. 2006'da başbakan bunun değiştirilmesini istedi, ancak hala bu olmadı. Arnavutluk'ta 1666 tane Osmanlı eseri vardı. Şu anda 10-12 tanesi ayakta. Bunların restorasyonuna acilen başlanması lazım. Türkiye'nin Arnavutluk'taki yetkililerle din dersi konusunu acilen gündeme getirmesi lazım.Müfredatın da Arnavutluk ve Türk diyaneti tarafından ortak hazırlanmalı. Avrasya Din Şurası'nın bir toplantısı da Arnavutluk'ta yapılmalı..Hala bir müşavir yok. Hala bir diyanet temsilcisi yok.

  

Yorumlar