Duyuru

Türkiye Avrupa'nın "nesi" olur?

  /   2584   /   28 Ağustos 2014, Perşembe

 Yazdır

  

Geçenlerde Güney doğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Zirvesi için liderler İstanbul'da bir araya geldiğinde dikkat çekmek istediğim bir hususu yazmak için ilginç bir benzetme vesile oldu.. Bu arada Güneydoğu Avrupa ülkelerinden kasıt Balkan ülkeleri olduğunu hatırlatmakta yarar var. Osmanlıdan kalma bu coğrafi olduğu kadar siyasi kavrama sahip çıkamadığımız için kaç yıldır "Balkan Zirvesi" olmaktan çıkmış "Güneydoğu Avrupa Ülkeleri"ne dönüşmüş bulunuyor. İsmin ne önemi var denilebilir. Her kavram onu doğuran medeniyetin değer yargılarından bağımsız olmadığı gibi bu tür isimlendirmeler, kavramsallaştırmalar da arkasındaki siyasetten bağımsız değildir.

'Balkanlar'a sahip çıkamayan Türkiye'nin İstanbul'da bir araya gelen Balkan liderlerine ne türden mesajlar verdiği de bir o kadar önemli. Dışarıdan bakınca Balkanları yüzlerce yıl yönetmiş bir imparatorluğun başkentinde, İstanbul'da bu ülkelerin liderlerini toplamanın sembolik anlamı büyük olabilir. Ne var ki yeni Balkan tanımlamasıyla örtüşen Güneydoğu Avrupa İşbirliği Zirvesine katılan ülkelerin liderlerine Cumhurbaşkanı Gül'ün çizdiği ufuk da bu resme hayli uygun düşüyordu: "Bizler, paylaşılan değerler temelinde geliştirmekte kararlı olduğumuz bu ortaklığı, AB üyeliğiyle taçlandırmak hususunda azimliyiz. AB'yi bir değerler manzumesi ve bir medeniyet projesi olarak görüyoruz. Hepimizin yolu AB şemsiyesi altında kesişecektir."

Türkiye'de batıcılığın öncülüğünü yapanlar geride bırakacak, hatta kıskandıracak derece Avrupa Birliği'ni idealize eden bir söylem artık uzunca süredir muhafazakar ve özellikle AKP çevrelerinde dillendiriliyor. AB'nin bir medeniyet projesi olduğu söylemi en üst düzeyde zaman zaman dillendirilmeye de devam ediyor. Yani bir dil sürçmesini aşan, bilerek söylenmiş, yöneticilerin medeniyet ufkunu ortaya koyan bir söylem.

Bölgenin her anlamda en büyük ülkesinin, bir zamanlar yönetmiş bir imparatorluğun varisleri olarak Balkan ülkelerine sunacağımız başka bir perspektif, ufuk kalmamışsa zaten AB açısından Balkanlara da Ortadoğuya açılmamızda fazla bir sakınca kalmamış demektir. Bir zamanlar Türkiye'ye biçilen Osmanlı bakiyesi unsurlarla tüm ilişkileri kesme politikasının bu ülkeyi nasıl içe kapalı bir hale getirdiğinin tarihidir yakın tarihimiz.

Aslında Avrupa'nın nasıl bir medeniyet projesi olduğu bir yana Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin nesi olduğu üzerinde kafa patlatsak daha iyi olacak. O zaman Avrupa'nın ne olup olmadığı daha bir ortaya çıkar belki. Ceyda Karan yazmasa (dünkü Radikal gazetesi) muhtemelen fark etmeyeceğim Avrupa Birliği Türkiye ilişkisini betimleyen müthiş ifade çok şeyi anlatıyor. Oxford Üniversitesinde uluslararası ilişkiler dersi veren Kalypso Nikolaidis'in sözleri gerçekten çarpıcı; "Türkiye Avrupa'nın viagarası olacak."

Bir yanda Avrupa Birliği'ni bir medeniyet projesi olarak gören resmi Türkiye ( gayri resmi Türkiye ne kadar farklı görüyor?) diğer tarafta Avrupa'nın Türkiye'ye bakışını bir ironi gibi resmeden benzetme... Aslında Türkiye bu role çoktan razı görünüyor. Sıradan siyasetçilerden, entelektüel yöneticilerimize kadar hemen herkesin AB'yi ikna etmek kullandıkları argüman da tam da bu müstehcen benzetmeyle örtüşüyor. Nüfusu gittikçe yaşlanan "AB'nin Türk iş gücüne ihtiyacı" olduğu, bir müddet sonra "Türkiye'yi almak için yalvaracak"ları yönünde yarı tahdit içeren, Avrupa karşısında kendimizi nerede gördüğümüzü açık eden bu yaklaşımın Avrupa tarzı bir ifadesi değil mi?.

Bir yanda yaşlı, mecalsiz bir Avrupa diğer tarafta genç kas gücüyle poz veren Türkiye. Bir yanda medeniyet projesi olarak kapılarına dayandığınız Avrupa Birliği diğer tarafta bölgesel güç olarak "Balkanlar"a bile sahip çıkamayan Türkiye...

Doğrusu özellikle dış politikada Türkiye'nin alan açtığı, ufkunu sınır ötesine kaydırdığı yönünde bir kanaatin oluştuğu bir dönemde tersten okuma yapmak muhafazakar kesimi rahatsız edebilir. Ne var ki tam da bu dönemde olup bitenin ne anlama geldiğini kavramak için bu soruların gündeme getirilmesi, tartışılması gerekir.

Türkiye'nin yüzleşmesi gereken sorun bu: AB hala bir medeniyet projesi mi?

AB bir medeniyet projesi olarak bakıyor, etrafımızdaki ülkeleri de bunun şemsiyesi altında toplanmaya çağırıyorsak, Türkiye'nin hiçbir medeniyet iddiası yoktur demektir. Medeniyet iddiası olamayan bir ülkenin bölgesel, küresel güç olmasının bir anlamı var mıdır? Bu iddiayı taşımayanların bu güce erişmeleri ne kadar mümkündür?

Hamaset yerine bu tür temel sorulara cevap arasak daha iyi ederiz .

  

Yorumlar