Duyuru

Aynadaki Balkanlar

  /   3783   /   28 Ağustos 2014, Perşembe

 Yazdır

  

Geçtiğimiz hafta, 27 Temmuz 2010 Salı günü, Tarih ve Kültür Araştırmaları Derneği'nin daveti üzerine "Aynadaki Balkanlar" başlıklı bir konferans vermek için Mecidiyeköy'deki konferans salonundaydım. Dernek gönüllülerinden Avukat A.Ulvi Çağıran kardeşimizin uzun zamandır talep ettiği Bosna özelindeki Balkanlar söyleşisini gerçekleştirmek ancak bugüne nasipmiş. Söyleşiden önce, Mecidiyeköy metrobüs istasyonun hemen karşısındaki, Tarih ve Kültür Araştırmaları Derneği'nin Genel Sekreteri Ömür Bey ile bir sohbet imkânımız oldu. Derneğin faaliyetlerinden kısaca bahsetti.

Tarih ve Kültür Araştırmaları Derneği, milli ve manevi değerlerimizin yaşatılması amacıyla, 2003 yılında faaliyete geçmiş. Milli ve manevi değerlerimizi aktarma biçimi olarak, sosyal, kültürel ve sanatsal alanda "soluksuz bir aksiyon" prensibini benimseyen Tarih ve Kültür Araştırmaları Derneği, her yıl birbirinin tekrarı olmayan, beş yüz civarında etkinlik üretiyor. Bu özelliği ile Türkiye'nin en çok etkinlik üreten sivil toplum kuruluşlarından bir tanesi olmuş. Gerçekleştirilen bütün faaliyetlerde, "millî ruh, millî seciye, tarihî değerler ve dünyanın tanımaya çok muhtaç olduğu ahlâk ve faziletlerimizin yeniden hatırlanması, sevdirilmesi ve hayatın içerisine taşınmasını" hedefliyor olmaları altı önemle çizilmesi gereken bir husus.

Tarih ve Kültür Araştırmaları Derneği, faaliyetlerine iştirak eden fertlerin; sosyal, kültürel ve sanatsal ihtiyaçlarını, düzenlediği seminerler, söyleşiler, kültür ve inanç turları, sanat ve edebiyat kursları vasıtasıyla, bir okul havası oluşturmak yerine, dinleyerek, hissederek ve yaşayarak karşılamayı hedefliyor. Alanında söz sahibi şair, yazar ve tarihçiler, yaşadıklarını, hatırlarını, tespitlerini ve birikimlerini anlatmak üzere Tarih ve Kültür Araştırmaları Derneği'nde misafir ediliyor. Aynı amaç doğrultusunda düzenlenen "Balkanlar Üzerine" isimli konferanslar serisinde, bugüne kadar, Bosna-Hersek'in en önemli gazetelerinden Oslobodenje'nin İstanbul temsilcisi Amina Secerovic ve T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Arşiv Uzmanı H.Yıldırım Ağanoğlu da derneğin konuğu olmuşlar.

Bu konferanslar serisine dâhil olan isimlerden biri olarak ben de, bugüne kadar, Balkanlarda yaşadıklarımı, hatırlarımı, tespitlerimi ve birikimlerimi katılımcılara izah etmeye çalıştım. Konferans esnasında; eski Yugoslavya Federasyonu'nun dağılmasının Balkanlara yansıması, Dayton Anlaşması'nın ardından Bosna-Hersek'te yaşanan süreci, Sırpların Kosova miti ve 1999'daki Kosova Savaşı, 2001 yılında imzalanan Ohri Çerçeve Anlaşması'yla neticelenen Makedonya'daki iç çatışmalar, Balkan ülkelerinin AB ve BM üyelikleri, Türkiye ile Balkan ülkelerinin ilişkilerini kısa kısa değerlendirme imkânı oldu. Ayrıca Srebrenitsa katliamına bizzat tanıklık eden Hasan Nuhanovic, Bosna Savaşında, Srebrenitsa bölgesinin efsane komutanı Naser Oric, Bosna Hersek Toplu Mezarları Araştırma Başkanı ve SDA [Demokratik Eylem Partisi] Milletvekili Amor Masovic ve Adalet Partisi Genel Başkanı Ferid Agani ile gerçekleştirdiğim söyleşilerden hareketle, Kosova ve Bosna-Hersek'in bilinmeyenlerinden bahsettik.

Konferansın son yarım saatinde, dinleyicilerin sorularını yanıtladım. Dinleyicilerin yönelttiği sorular ve bölgeyi daha önceden ziyaret edenlerin geliştirdikleri sosyal projeler, Türk insanın kalbinde ve zihninde, Balkanların önemli bir yer işgal etmeye devam ettiğinin açık göstergesiydi. Bu sınırlı satırlar arasında bütün sorulardan bahsetmem mümkün değil. Ancak sorulardan bir tanesi oldukça önemliydi: "Bosna Savaşı'ndan bahsederken Arnavutlardan, Kosova Savaşı'ndan bahsederken de Boşnaklardan bahsetmediniz. Sizce Neden?" Başlı başına bir konferans konusu olan soruyu kısaca cevaplarken, önce bir hususu hatırlatma ihtiyacı hissettim: İki yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, Bosna-Hersek Cumhuriyeti, henüz Kosova Cumhuriyeti'nin bağımsızlık ilanını kabul etmedi. Balkanlarda Türkler, Arnavutlar ve Boşnaklar arasındaki mesafenin temelleri on dokuzuncu yüzyıl başlarına kadar uzanmaktadır. Bu dönemde Balkanlarda iyiden iyiye canlanan milliyetçilik hareketlerinin neticesinde Osmanlı Balkanlardan çekilmek durumunda kalmış, bölge halkları, bugünkü çok parçalı ve istikrarsız yapılanmaların temelini oluşturan, farklı bayraklar ve marşlar etrafında toplanmıştı. Aradan geçen iki yüzyılda, istikrar ve birliğin sağlanması anlamında, maalesef çok olumlu bir gelişme sağlanamamıştır. Bu sebeple ne Bosna Savaşı'ndan bahsederken Arnavutların desteğinden, ne de Kosova Savaşı'ndan bahsederken Boşnakların desteğinden bahsedemiyoruz.

Elbette, son yıllarda, Balkanların birleştirici unsurlarından Türkiye ve Türk halkının önderliğinde olumlu gelişme ve girişimler yaşanıyor. Bunlardan birisi de, konferansa katılan bir dinleyicimizin bahsettiği "Bosnalı Yetimler Projesi" idi. Proje hayata geçerse, Bosna-Hersek'teki yetimhanelerde bulunan çocukların sosyal ve mesleki gelişimlerini sağlayacaklarmış. Bu hususta Bosna-Hersek İslam Birliği Reis'i [Islamska Zajednica Reis-ul Ulema] Mustafa ef. Ceric ile olumlu neticelenen görüşmeleri olmuş. Kendilerine, bu tür hususlarda, her zaman seve seve yardımcı olabileceğimi ifade ettim. Ayrıca, rahmetli Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegovic ve Ömer Behmen gibi bağımsız Bosna-Hersek'in kurulmasında etkin rol oynayan isimlerin mensubu oldukları, Genç Müslümanlar Teşkilatı [Udruzenje Mladi Muslimani] ile irtibata geçmelerini tavsiye ettim. Umarım, Türkiye ile Balkan Müslümanları arasında, sağlıklı bir geleceği teminat altına alacak bu tür derinlikli projelerin sayısı artar. Bosna-Hersek edebiyat, ilim ve siyasetinin önemli isimlerinden Prof. Dr. Cemaludin Latiç'in de söylediği gibi; "Müslüman Boşnakların farklı şekilde yardımına ihtiyacı varken, dağa taşa para harcamak kolay. Ancak unutmasınlar ki, Avrupa'nın orta yerinde Müslüman ve Osmanlı kültürünün yaşamasını istiyorlarsa önce insanı yaşatmaları gerekir. Müslümansız taşın hiçbir anlamı yok."

Konferansın ardından Tarih ve Kültür Araştırmaları Derneği Genel Sekreteri Ömür Öztürk, önemli bir teklifte bulundu. Eğer kabul edersem, dernek bünyesindeki kültür-edebiyat kulübünde, Balkan-Türk edebiyatı üzerine buna benzer bir toplantı gerçekleştirmeyi arzu ettiğini söyledi. Balkan edebiyatı bahsinde, Ivo Andric ve Mesa Selimovic'in ötesinde, birçok önemli isim olmasına rağmen bunların Türk halkı tarafından bilinmediğini ifade ederek, teklifi kabul ettim. Allah nasip ederse, sonbaharda, Tarih ve Kültür Araştırmaları Derneği kültür-edebiyat kulübünde Balkan-Türk edebiyatı üzerine değerlendirmelerde bulunacağız.

Milli Gazete 

  

Yorumlar