Duyuru

Eski Yugoslavya’daki Soykırıma Dair

  /   5968   /   28 Ağustos 2014, Perşembe

 Yazdır

  

Soykırım, bir grup insanın tamamını veya bir kısmını yok etmeyi amaçlayan birtakım eylemlerin her biridir, bu yok etme maksadı soykırımı diğer insanlığa karşı suçlardan ayırır. Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesine göre; Soykırım, millî, etnik, ırkî veya dinî bir grubu, sırf bu niteliği nedeniyle, kısmen veya tamamen yok etmek kastıyla, aşağıda sayılan fiillerin işlenmesidir:

(a) Grup üyelerini öldürmek;

(b) Grup üyelerine ciddi bedensel veya zihinsel zarar vermek;

(c) Bir grubun üyelerini, kasten, bunların fiziki olarak kısmen veya tamamen yok edilmesi sonucunu doğuracağı önceden hesaplanan yasam koşulları altına sokmak;

(d) Grup içinde doğumları bilinçli olarak önlemeye yönelik tedbirler dayatmak;

(e) Gruba ait çocukları bir başka gruba zorla nakletmek.

Bu fiillerin “milli, etnik, ırki veya dini bir topluluğu” özel olarak hedef alarak ve bunları kısmen de olsa yok etme amacına yönelik olarak işlenmesi gerekir. Mağdurların taşımış olduğu grup kimliğine ait özellikler failin bu eylemleri gerçekleştirmesine neden olur. Yapılan eylem bir grubun yok edilmesi amacına yönelik bir planın parçası ise veya böyle bir kast taşıyorsa, eylem soykırım niteliği taşır.

23 milyon nüfuslu, federal bir yapıya sahip, çok milletli bir devlet olan Eski Yugoslavya’da Sırplar, Büyük Sırbistan’ı kuracaklarını düşleyerek, 1992 yılında bağımsızlığını ilan eden Bosna – Hersek yönetiminden ayrıldıklarını, Bosna Sırp Cumhuriyeti’ni kurduklarını açıklamışlar ve 1993 yılında bağımsız Bosna – Hersek yönetiminin başkenti Saraybosna’yı kuşatmışlardır. B.M. Barış Gücü hiç etki gösterememiş ve gerçekleştirilen ihlallere seyirci kalmıştır. Mart 1992’de etnik temizlik adı altında Müslüman kadınlara yönelik sistematik tecavüz ve köleleştirme fiilleri başlamış, Srebrenitsa’da Temmuz 1995 yılında Sırplar, binlerce Müslüman erkeği, çocuk ayrımı yapmaksızın katletmiştir. Bu ve benzeri olayların yaşanması sonucu; Yugoslavya’da meydana gelen, insan haklarının ihlaline sebep olan kişilerin yargılanıp, cezalandırılması için, B.M. Güvenlik Konseyi’nin 25 Mayıs 1993’de verdiği 827 sayılı kararıyla, B.M. Şartı’nın 7. Bölümüne dayanarak Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulmasına olanak sağlanmış ve bu kararı takiben mahkeme La Haye’de kurulmuştur. Ama kurulan bu mahkeme Srebrenitsa’da yaşananlar hariç yapılan fiillerde tamamen yok etme kastının gerçekleşmediğini ileri sürerek Soykırım yapılmadığı hükmünü vermiştir. Halbuki suçun gerçekleşmesini sağlayan bütün fiiller işlenmiştir. Soykırım suçunda özel kastın hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmasında ki zorluktan dolayı bu tanım yeniden gözden geçirilmeli ve bu suçun tasarlanmadan işlenemeyeceği unutulmamalıdır. Ben bu suçu işleyenlerin yargılanabilmesinin önünün kapatılması için tanımın bu denli zorlaştırıldığı kanaatindeyim. Bu tanım işlendiği aşikar olan suçların bile soykırım suçu kapsamından çıkmasını sağlamıştır. Yapılmak istenen etnik temizlikken ve tanım ortadayken, Eski Yugoslavya’da bütünüyle gerçekleştirilenlere, bir kılıf uydurulduğundan “soykırım” diyemiyoruz. Elbette soykırıma girmeyen fiiller insanlığa karşı suç veya diğer suç gruplarına girer, fakat yaptırımı bakımından “Soykırım Suçu” denmesi önemlidir. Yapılanları unutmamak ve unutturmamak için, yaşanılanlar hakkında seneler geçse bile, iki satırda olsa bir şeyler yazmalıyız. Tarihte olanları geleceğimiz için, iyi bilmemiz, iyi okumamız ve iyi değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Buna “soykırım” tanımı da dahil. Yaşananları unutmanın her zaman tehdide karşı açıklık anlamına geldiğini unutmadan, daha güzel günlere kavuşmak dileğiyle. 

  

Yorumlar