Duyuru

Katar'da Balkanlar İstişaresi

  /   8421   /   28 Ağustos 2014, Perşembe

 Yazdır

  

 

Adnan İsmaili, Balkanlara ilgisi olanların iyi bildiği bir isim. Aslen Makedonyalı olan İsmaili, sivil toplum ve akademi sahasında önemli hizmetler icra ediyor.

İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB)’nin de konsey üyesi olan Adnan İsmaili, 19 Kasım’da İstanbul’da Balkanlara dair bir rapor sunmuştu. Raporun tamamı Ocak ayında aylık bir dergide yayınlanacak; ancak ben bugün burada kendisiyle rapora dair Doha’da yaptığım görüşmeden ve rapordan bazı notlar aktaracağım. 
Gelecek sene (2012) Balkan savaşlarından sonra 100 yıl geçmiş olacak. Bir asırdır yokuz Balkanlarda! Uzak memleketlere olan ilgimizin çok azını bile Balkanlardan esirgiyoruz. Son dokuz yılda, geçmiş doksan yılın ihmalleri telafi edilemese de epey iş yapıldı, fakat gelinen noktada sağlıklı bir tahlil yapıldığında, Balkanların nasıl büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğu çok açık görülmekte. 
Balkan ülkeleri (Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk, Makedonya, Kosova, Karadağ, Sırbistan, Bosna Hersek, Hırvatistan ve Slovenya) tarihin şahit olduğu tüm acıları ve sıkıntıları çok defa yaşamış milletlerden oluşuyor. Şimdilerde nispeten istikrar ve huzura kavuşsa da bu ülkeler, kalıcı önlemler alınmazsa, başta Türkiye ve İslam dünyası alakasız kalırsa bu coğrafyaya, defalarca vukua gelen hadiseler yinelenebilir. Hepsinden mühimi Balkanlardaki İslâm kimliği ciddi zararlar görebilir.
Adnan İsmaili, raporunda, Balkanlardaki trajedilere dikkat çektiği bölümde şu ifadelerle ‘son durum’u özetliyor: “Dünyada medeniyet ve kültür anlayışının üst seviyede olduğu bir dönemde yaşanan bu korkunç gerçeklere rağmen, Balkanlarda Müslümanlar var olmaya devam etti. Bugün, Müslümanlar federal yapıda olan Bosna Hersek’te hâlâ çoğunlukta olmaya devam etmektedir. Hırvatistan ve Slovenya’da tartışmasız azınlıktadır. Sırbistan (Sancak ve Preşova Vâdisi) ve Karadağ’da zayıf derecede azınlık durumundadır. Kosova’da kesin çoğunluktadır. Makedonya’da nüfusun hemen hemen yarısı Müslümanlardan oluşmaktadır. Arnavutluk’ta istatistiklere göre her ne kadar çoğunlukta olarak gösterilse de bu gerçek, baş döndürücü bir şekilde değişmektedir. Doğal olarak Bulgaristan ve Yunanistan’da Batı Trakya olarak bilinen bölgede Müslümanlar azınlıktadır. Dolayısıyla, yapılan tüm araştırmalara ve istatistiklere göre Balkanlarda 17 milyon Müslümanın yaşadığı belirtilmektedir (Türkiye dışında Balkanların nüfusu toplam 50 milyon civarındadır). Bu şekilde Balkanlarda Hıristiyanlıktan sonra İslâm’ın ikinci din olduğu rahatça söylenebilir.”
Dört ülkenin (Romanya, Bulgaristan, Slovenya ve Yunanistan) AB üyesi olduğu Balkanlarda (Hırvatistan da AB üyesi denebilir), Sırbistan, Karadağ ve Arnavutluk’un da AB müzakereleri yakında başlayacağı kuvvetle muhtemeldir. Bosna Hersek’teki iç siyasî istikrarsızlık, Kosova’daki siyasî tanınma sorunları ve Makedonya’nın Yunanistan’la isim sorunları yüzünden bu ülkelerin AB üyeliği ilgili problemler devam ediyor.  
Gelinen durumun avantajlarının yanında iyi okunması gereken yanı ise şurası: Her ne kadar AB Projesi son ekonomik krizlerle sarsılsa ve AB bugün ‘odadaki fil’ gibi etrafını kırıp dökse de, çok yönlü bir bütünleşme projesi olan AB’nin farklı yoğunluklarda yoluna devam edeceği görülmektedir. Neticede, AB’nin, Balkanlardaki ekonomik ve siyasi istikrara ‘hizmet’i olsa da şu anki gidişatla Balkanlardaki ‘Müslüman kimliği’ne tarihin en kötü ‘hezimet’ini yaşatabilir. 
İşte tam da bu noktada Adnan İsmaili sözü alıyor ve diyor ki “Arnavutluk, bizim için kalp gibidir. Hayatidir. Oradaki kimlik sarsılırsa Makedonya da Kosova da çok zarar görür. Zira Arnavut nüfusun yoğun olduğu (6 milyon) ülke burasıdır.” 
Her ülkenin değerlendirmesini ayrı ayrı yapan Adnan İsmaili sonuç olarak şunları söylüyor: “Müslüman kimliğinin muhâfazası ve güçlendirilmesi için yatırımlara ihtiyaç olduğu sonucuna varabiliriz. Balkanlarda hangi alanlarda yatırım yapılmasına gelince (özellikle Arnavutluk’ta), Balkan ülkeleri, her yıl Türkiye’deki imam-hatiplere en az 100 talebe ile ilahiyat fakültelerine en az 50 talebe göndermesi, yerli medrese ve İslâmî İlimler Fakülteleri ile Diyânetlerin güçlendirilmesi gerekir. Bununla birlikte ekonomik yatırım, siyasî destek, medya ve kültürel yatırımlar kaçınılmazdır.” 
Balkanlar konusunda söylenecek çok şey var ama bu haftalık köşenin hacmi ancak bu kadarına müsaade ediyor. Umarız, ilgili kişi ve kurumlar bölgeye daha yakın ve samimi alaka gösterirler.  
twitter.com/muhsinmeric

 

YENİ AKİT GAZETESİ

 

  

Yorumlar