Duyuru

Makedonya seçimleri ve muhtemel gelişmeler

  /   3427   /   01 Ocak 2014, Çarşamba

 Yazdır

  

 

   

Makedonya Parlamentosu, 12 Nisan 2008 tarihinde aldığı kendini fesih kararının ardından, 1 Haziran’da erken genel seçime gitti. Seçimlerden önce başlayan gergin ortam seçim günüde devam edince birçok şiddet olayı yaşandı. Seçimlere koalisyon hükümetinin büyük ortağı olarak giren aşırı sağcı-milliyetçi Makedon partisi VMRO-DPMNE, tek başına hükümet kuracak desteği alarak çıktı. Ancak seçim sonuçları açıklanır açıklanmaz Makedonya Seçim Komisyonu’na itirazlar da gelmeye başladı. İtirazları inceleyen Makedonya Seçim Komisyonu, genel yaşanan şiddet eylemleri, hile ve usulsüzlük yüzünden, 15 Haziranda yenilenmek üzere, 186 oy merkezinde daha sonuçların geçersiz kılındığını açıkladı.

Makedonya’nın, iki yıl gibi kısa bir sürenin ardından, neden erken seçime gitme ihtiyacı duyduğunu anlamak için öncelikle Makedonya’daki seçim sistemine ve son iki parlamento seçiminin neticelerine bir göz atmakta fayda var. 1991 senesinde bağımsızlığını ilan eden Makedonya, 1 Haziran günü, beşinci dönem parlamento seçimini gerçekleştirdi. Seçim yasasına göre, dört yılda bir gerçekleştirilen seçimlerde; altı seçim bölgesinden seçilen, 120 parlamenter parlamentoya gönderiliyor. 2002 ve 2006 yıllarında gerçekleştirilen seçimler de bu taksime göre gerçekleştirilmişti. Bilinmesi gereken önemli bir başka nokta da bugüne kadar Makedonya’da kurulan tüm hükümetlerde en az bir Arnavut partisi hükümet ortağı olmuştur.

2002 yılında gerçekleştirilen parlamento seçimleri neticesinde, Makedonya Sosyal Demokratlar Birliği (MSDB) iktidara gelmişti. Makedonya’da Osmanlı’ya karşı isyan eden zümreyi temsilen kurulan VMRO’nun devamı olan, aşırı sağcı-milliyetçi, VMRO-DPMNE ise muhalefette kaldı. MSDB, seçimlere kısa bir zaman kala kurulan ve Makedonya Arnavutlarının iki büyük partisinden biri olan Entegrasyon için Demokratik Birlik Partisi (EDB) ile koalisyona kurdu. Kosova Kurtuluş Ordusu’nun (UÇK) devamı olan EDB’nin lideri UÇK lideri Ali Ahmeti’dir.) Türklerin en büyük partisi olarak seçimlere katılan Türk Demokratik Partisi (TDP) de, iki milletvekiliyle koalisyonun küçük ortağı oldu.

Yunanistan’ın siyasi manevraları...

5 Temmuz 2006’da yapılan bir önceki parlamento seçimlerinde durum biraz daha farklıydı. Aşırı sağcı-milliyetçi Makedon partisi VMRO-DPMNE, bir kaç küçük partiyle koalisyon kurduğu seçimlerden 44 parlamenter kazanmış olarak çıktı. Makedonya Sosyal Demokratlar Birliği (MSDB), 32 parlamenter ile muhalefette kaldı. Arnavut Ali Ahmeti başkanlığındaki Entegrasyon için Demokratik Birlik Partisi (EDB) 18 parlamenter ile temsil hakkı elde etti. Arben Caferi liderliğindeki diğer sağcı Arnavut partisi, Arnavut Demokratik Partisi (ADP) ise 11 parlamenter çıkartarak 2002 seçimlerine oranla büyük bir başarı gösterdi. Makedonya Türk Demokratik Partisi (TDP) de, yine, iki milletvekili ile Makedonya Parlamentosu’nda temsil hakkı kazandı. Makedonya’nın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra kurulan tüm seçimlerde olduğu gibi 2006’daki seçimleri sonrasında da, Arnavut partileri kilit rolü üstlendi. Yeni Makedonya Hükümeti, VMRO-DPMNE ve Arnavut Demokratik Partisi (ADP) ittifakıyla kuruldu. (EDB’ye göre daha az parlamenter ile temsil edilmesine rağmen, ADP’nin VMRO-DPMNE ile koalisyon kurmasını sağlayan en önemli etken, bu iki partinin, 1998-2002 yıllarında da hükümet ortağı olmalarıydı.)

VMRO-DPMNE ile ADP’nin birlikte kurdukları koalisyon hükümetinin ömrü sadece iki yıl ile sınırlı kaldı. Bunun iki önemli sebebi vardı: Arnavutlar ile Makedonlar arasında yaşanan sorunlar ve Yunanistan’ın, Makedonya’nın NATO üyeliğini engellemesi. Makedonya Hükümetinin koalisyon ortaklarından birisi de Arnavut partisi olmasına rağmen Makedon milliyetçileri, Arnavutça’nın Makedonya’da resmi dil olması, UÇK eski savaşçılarının resmi asker sayılması ve emeklilik haklarının verilmesi noktasında ayak diriyor. Bu noktada Arnavutlar ile Makedonlar arasında büyük sorunlar yaşanıyor. Yaşanan sorunlardan dolayı Arnavut parlamenterler, Makedonya Parlamentosu’ndan çekilmişlerdi. Son olarak Yunanistan, Makedonya’nın NATO üyeliğini, ülkenin ismine muhalefetinden ötürü, engelledi. (Yunanistan’ın kuzeyinde kalan topraklarda Makedonya olarak adlandırılıyor. Yunanistan, Makedonya isminin kullanılmasının kendi topraklarındaki ayrılıkçı unsurları etkileyeceğinden çekiniyor ve Makedonya’ya her alanda ambargo uyguluyor.) Yunanistan’ın bu engellemesi erken genel seçimi mecburi hale getirdi.

Makedonya Hükümetiyle Arnavut partileri arasında varılan anlaşma sonucu, erken genel seçime gidilmesi yönündeki önerge parlamentoya sunuldu. Ana muhalefet partisi başta olmak üzere muhalefetteki diğer partiler ve Türk Demokratik Partisi milletvekilleri oylama sırasında salonunu terk ederek önergeyi protesto ettiler. Uzun süren tartışmaların ardından erken seçim önergesi, 120 parlamenterin, 70’inin evet oyuyla kabul edildi.

Seçimlerin ardından Türkler...     

Makedonya Meclisinde alınan erken genel seçim kararının ardından alınır alınmaz dünyadaki bütün siyasi partiler koalisyon görüşmelerine başladılar. Makedonya’daki Türk partileri seçime iki ayrı parti ile giriyorlar: Türk Milli Birlik Hareketi (TMBH) ve Türk Demokratik Partisi (TDP). Türk Milli Birlik Hareketi yayınladığı bir bildiri ile birlik ve beraberlik çağrısı yaptı. Cevap alamayınca 6 seçim bölgesinin tamamında 120 adayla seçime tek başına girdi. Türk Demokratik Partisi (TDP) ise öncelikle Arnavut partileri ile ittifak görüşmeleri yaptı. Ancak Arnavut partileri, TDP’nin kendi bayrağını kullanmasına ve Türk toplumunun nüfusu oranında hak ettiği milletvekili ile temsil edilmesine sıcak bakmayınca görüşmeler olumsuz neticelendi. Türk Demokratik Partisi Genel Başkanı Kenan Hasip, seçim öncesinde eş zamanlı olarak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve AKP Hükümetinin bakanlarıyla birçok defa bir araya geldi. Bu görüşmeler esnasında mı karara bağlandı bilemiyoruz ancak Türk Demokratik Partisi, son dakika kararıyla, VMRO-DPMNE ile anlaştı. TDP’nin bu kararı Türk seçmenler içinde büyük bir sürpriz oldu.

Seçimler tamamlanıp sandıklar açıldığında, 19 partili VMRO-DPMNE koalisyonu 64, Makedonya Sosyal Demokratlar Birliği 28, Ali Ahmeti’nin liderliğindeki EDB 13, Arben Caferi liderliğindeki diğer sağcı Arnavut partisi ADP 13 ve bir diğer Arnavut Partisi PDP 1 milletvekilliği kazandı. Bu sonuçlara göre; 64 milletvekilli kazanan VMRO-DPMNE koalisyonu, tek başına hükümet kurmak için gereken 61 milletvekili sayısının üzerinde bir milletvekiline sahip olduğundan, tek başına hükümet kurabilecek. Arnavut Partileri ise toplamda 27 milletvekili kazandı. Makedonya’nın en köklü Türk partisi olan Türk Demokratik Partisi, iki milletvekili adayı gösterdiği VMRO-DPMNE listelerinden bir milletvekili koltuğu çıkarabildi. Türk Milli Birlik Hareketi Makedonya genelinde toplam 3.749 oy aldı ve Makedonya Parlamentoda hiç bir koltuk kazanamadı.

Türkler, Makedonya’da Makedon ve Arnavutlardan ile birlikte, tarih ve nüfus olarak en yoğun olan milletler arasında. Fakat bu seçimlerde nüfusu Türklerden daha az olan diğer etnik topluluklar, Türklerden daha fazla milletvekili çıkardı. 2001 yılında Makedonya’daki krizden sonra imzalanan “Ohri Çerçeve Anlaşması” ile diğer etnik topluluklar gibi Türklerin de daha fazla sesini duyurma imkânı olacağı düşünülüyordu. Nitekim başlangıçta öyle de oldu.

Türk Demokratik Partisi, 2002 yılında toplam üç, Adnan Kahil’in THP’si ise bir milletvekili çıkardı ve 120 koltuklu parlamentoda dört koltuk Türklerin oldu. Ancak Türklerin dört milletvekilliği, 2006 yılında ikiye indi. Son erken seçimlere baktığımızda bu sayı bire düştü. Bir başka ifade ile son altı yılda Makedonya Parlamentosu’ndaki Türk milletvekili sayısı dörtten, bire düşmüş oldu. Bu önemle üzerinde düşünülmesi gereken bir noktadır. Çünkü Makedonya’da yapılan bir seçim sadece Makedonya’nın sorunu değildir.

Bugün Balkanlarda yaklaşık yirmi milyon Müslüman yaşıyor. Bu Müslümanların dağılımına baktığımızda Osmanlı’nın Viyana surlarını aşma hedefinin aslında gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Bugün bizler Viyana surlarında yapıcı olarak yaşıyoruz. Ancak, Balkanların tüm yollarını, hanlarını, hamamlarını yapan Osmanlı bakiyesi, Avrupa’nın da desteği ile zorba ilan edilmeye çalışılıyor. Ne acıdır ki, Türkiye de, Balkanlardaki Türklere azınlık olarak bakıyor. Balkanlardaki Türkler tarih, benlik ve kimlikleriyle Balkanların yapıcı ve kurucu unsurlarıdır.

Türkiye’nin görevleri

Türkiye devleti, Türkiye kurum ve kuruluşları,  hak ettiği gibi, dünya siyasetine yön veren bir konumda olmak istiyorsa, öncelikle Balkanlarda yumruğunu masaya vurmalı, daha aktif, daha yapıcı, tutarlı bir siyaset izlemelidir. Türkiye ürkek politikaları bir kenara bırakıp talepkâr bir politika izlemelidir. Mesela, Yugoslavya’nın dağılmasının ardından yedi yeni devlet ortaya çıktı. Avrupa Birliği’nin temel politikalarına ve yaklaşımlarına baktığımızda bu devletlerin Türkiye’den çok daha önce bu birliğe dâhil olacağını söyleyebiliriz. Bu ne demek? Strazburg’daki, Ermeni ve Yunan oyunları ancak Makedonya, Kosova, Arnavutluk ve Bosna-Hersek temsilcileri ile aşılabilir.

Türkiye, Makedonya’yı ilk tanıyan devlettir. Makedonya’nın elinden tutup Birleşmiş Milletlere ve NATO’ya götürdü. Fakat Makedonya aynı samimiyeti göstermedi. Makedonya Anayasasına göre, Makedonya’da yaşayan her millet, kamu kurum ve kuruluşlarında nüfusu oranında temsil hakkına sahiptir. Fakat Müslüman Türkler, Hâkimler ve Savcılar kurulunda %4 oranında temsil edilmesi gerekirken, %1 temsil ediliyor. Makedonların kavmiyetçi bakışından dolayı birçok Türk hak ettiği yüksek lisans ve doktora tezlerini tamamlayamıyor.

Aynı şekilde ecdat mirası tarihi eserlerimiz restore edilmiyor, yok oluyor. Üsküp’teki Taş Köprüye, Komitacı Karpoş’un plaketi yerleştirildi. Yine Üsküp’teki üç handan biri olan Kurşunlu Han gasp edilerek, Peter Bogdani adıyla kültür merkezi yapıldı, Osmanlı Çarşısına, Osmanlı ve İslam düşmanı İskender Bey’in kocaman bir heykeli dikildi. Üsküp Türk Tiyatro binası Türklerin elinden alındı. Türkiye bu saldırılara sessiz kalmamalıdır.

Elbette mevcut tablo karşısında söylenecek çok önemli bir söz daha var ki, başta, Makedonya’daki Müslüman Türkler ve sonrasında tüm Müslümanlar koltuk kaygısını bir kenara bırakıp, tek bir çatı altında toplanarak, bu bölünmüşlüğe son vermeliler. Aksi takdirde Müslüman Türkler ve Arnavutlar kendi aralarında tartışırlarken, Balkanlardaki Müslümanlar birçok mevzii kaybetmiş olacaktır.

Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi

17. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi geçtiğimiz günlerde, ESAM öncülüğünde, İstanbul’da gerçekleştirildi. Toplantı vesilesi ile Balkanlardan Asya’ya, Afrika’dan Asya’ya Müslümanlarının siyaset ve sivil toplum hareket temsilcilerini bir arada görmek güzeldi.

Dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen; dili, ırkı ve rengi farklı ama inancı ve idealleri aynı olan insanları görünce, Sayın Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın öncülüğünde hayata geçirilen Milli Görüş’ün ve "Yeni bir dünya" kurma hedefinin önemini bir kez daha anladım. Bir kez daha anladım ki, emin adımlarla, Yeni bir dünya hedefine doğru yürüyen bu hareketi durdurmak için dört duvar çok zayıf ve bahçeler ise çok dar. "Gönülden gönüle bir yol bir yol vardır görülmez."

Ancak bu toplantıya dair kafama takılan önemli bir husus var. 17. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi’ne, Balkanlardaki hemen hemen her ülkeden, Müslüman siyaset ve sivil toplum hareket temsilcileri katılmasına rağmen, Bosna-Hersek’ten hiçbir temsilci yoktu.

Kişisel bağlantılarım dolayısı söyleyebilirim ki, bu toplantıya iştirak edebilecek, birçok Boşnak Müslüman siyaset ve sivil toplum hareket temsilcisi mevcutken kimseyi görememek beni fazlasıyla üzdü. Çünkü Bosna-Hersek, ırk anlamında, Türkiye ve Türklere en uzak millet olmasına rağmen, Türkiye ile ilişkiler ve Osmanlı mirasına sadakat anlamında en sadık millettir. Umarım gelecek toplantılarda Bosna-Hersek Müslümanlarından temsilcileri de aramızda görebiliriz.

ayhan_demir@hotmail.com 

 

 

  

Yorumlar