Duyuru

Sakarya Balkan Buluşması 2

  /   6820   /   01 Ocak 2014, Çarşamba

 Yazdır

  

 

 

 

ibrahim@selamet.com

Adapazarı Balkan Buluşmasına Karadağ’dan, İslam Birliği Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Sorumlusu Ömer Halil KAJOSHAJ iştirak etti. Yüksek öğrenimini Malezya’da tamamlamış, idealist genç bir lider.

 

Balkan dengelerini çok iyi analiz ettiğini gözlemledim. Özellikle TIKA’nın Karadağ’da yapmış olduğu faaliyetlerden övgüyle bahseden Ömer Kajoshaj, Türkiye ile daha yakın çalışmak istiyor.

 

Karadağ İslam Birliği yetkilileri her ne kadar Arap ülkeleri ile çok yakın işbirliği içerisinde olsalar dahi, Türkiye’ye güveniyorlar, ümit besliyorlar. Balkanların Sünni karakterini önemsiyorlar. Osmanlı medeniyet mirasının işlevsel olarak devamından yanalar. Onlar üzerlerine düşeni yapıyorlar aslında. Türkiye ile her konuda çalışmaya açıklar.

 

Sancak Müftüsü Muammer ZUKORLİÇ’in “Sancak sünnidir ve sünni kalacaktır” demesi belirgin olarak Türkiye’nin sorumluluğunu hatırlatmaktan ibaretti aslında. Balkanların genlerine işlemiş olan sünni İslam karakteri, birlikte hareket etmenin de bir teminatı olarak anlaşılmalıdır. İran ve Arap ülkelerinin Balkanlarda nüfuz elde etmek için faaliyet göstermesine, ekonomik yardımlarda bulunmalarına Ortodoks ve Katolik dünyası sessiz kalıyorsa bunun anlaşılabilir bir sebebi vardır.

 

Türkiye Dış İşleri ve Balkanlarda faaliyet gösteren kurumlarımız bu ihtilafı konuşmak veya çekimser kalmak yerine daha aktif bir pozisyon üstlenmelidir. Amerika korkusundan dolayı Kosova’yı hala tanımayan Arap ülkelerinin durumu ortadadır. Yaklaşık olarak 60 ülke arasından Kosova’yı resmen tanıyan İslam ülkeleri sayısı 5–6 civarında.

 

Geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan tarafından yapılan Dünya Müslümanlar Diyalog toplantısına Balkanlar temsilcileri de davet edilmişti. Suudi Arabistan’ın inisiyatif almak ve imajını düzeltmek için yaptığı bu toplantının daha güzelini Türkiye istese çok rahatlıkla yapabilir. Neden olmasın?

 

Ömer Halil, Karadağ Müslümanları adına panelde parlayan bir yıldız oldu. “Türkiye bizim yüzyıl önce kaybettiğimiz annemizdir. Annemiz şimdi geri dönüyor ve bize sahip çıkacak” derken hepimizin gözleri doldu.

 

Karadağ’ın Sırbistan’dan ayrılması için yapılan referandumda kritik sonucu Müslümanlar belirlediler. 2006 yılında Karadağ nüfusunun %20 sini oluşturan Müslümanların onayıyla Karadağ bağımsız bir devlet olabilmişti. Karadağ Cumhurbaşkanı Filip Vuyanoviç, teşekkür ifadesi olarak Karadağ Diyaneti olan İslam Birliğine saygı duyuyor. Hukuki olarak her türlü kolaylığı sağlıyor. Türkiye ile Karadağ arasında 1 Mayıs 2008 tarihinden itibaren karşılıklı olarak vize uygulamasına son verilmesi bu ilişkinin bir sonucudur.

 

Panele Arnavutluk’tan davet ettiğim Tahir Zeynel Hasani, Ardhmeria(Gelecek) Vakfının Başkanı. Yemen İslami İlimler Mezunu mükemmel bir adam. Adam gibi adam. Kendisini yaklaşık üç ay önce İnegöl- Oylat’ta yapılan bir Balkan öğrencileri toplantısında tanımıştım.

 

Zeynelhasani ile o gün yaptığım röportajda Balkan Buluşması düşüncemizden bahsetmiştim. “Bizi yetim bırakmayın. Arnavutluk bu toplantıya davet edilmeli çünkü Türkiye bizim baba ocağımızdır. Ve babalar evlatlarını ayırmamalıdır” demişti.

 

 “Eğer iki ülke arasında tercih yapmak zorunda bırakılsam kendi ülkem olan Arnavutluk değil Türkiye’nin kuvvetli olmasını isterim. Çünkü eğer Türkiye kuvvetli olursa Arnavutluk kurtulur, Türkiye eğer güçsüz kalır da düşerse, değil sadece Arnavutluk bütün İslam coğrafyası düşer” diyebilecek kadar engin ufuklu ve hasbi bir adam.

 

 “Katolik İtalya ile Ortodoks Yunanistan arasında sıkıştırılmış” küçük bir ülkenin, gözlerini ve umutlarını Türkiye’ye çevirmiş ihlâslı ve samimi büyük insanlarına ancak ve ancak saygı duyulur.

 

Enver Hoca (Diktatör Enver’in soyadı sizi aldatmasın) yönetiminde elli yıl boyunca yok olmamak için direnen insanlar, Türkiye’den çok şey bekliyorlar. Onların umutlarının sönmesine izin vermemeliyiz. Katolik ve Ortodoks baskısına direnen Arnavutluk Müslümanları Türkiye’den gelecek olan bir selama hasretler.

 

Bir yandan Vatikan’ın diğer yandan Vahhabi akımlarının etkin olduğu Arnavutluk üzerinde Türkiye’nin daha aktif rol üstlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle Yunanistan’ın Arnavutluk, Kosova ve Makedonya üzerinde “alan genişletme” çabasına karşın Arnavutluk ile daha yakın bir işbirliğinin çok stratejik bir adım olduğuna inanıyorum.

 

Arnavutluk ülkesinde yaşayan Müslümanların içinde bulunduğu durumun zorluğunu anlamak için biraz da coğrafi ilişkileri ve tarihsel arka planı bilmek zorundasınız.

 

Komünizmin iliklerine kadar sirayet ettiği, sonrasında 50 yıl boyunca ateist ve dikta rejimi ile yönetilen, İtalya’nın Katolik, Yunanistan’ın Ortodoks, Arap ülkelerinin Vahhabi, İran’ın Şii, din/düşünce baskısı altında kendine ait yolu arayan 550 yıl Osmanlı tarafından yönetilen bir toprak parçası ve onun mazlum halkından bahsediyoruz aslında.

 

Bütün bunların üzerine İslam düşünce ve pratikleri ile ilişkisi kalmamış berbat bir durumda olan Bektaşi Tarikatinin dünyadaki genel merkezinin Arnavutluk olduğunu da hatırlatmalıyım.

 

Yukarıda anlattıklarıma rağmen Balkanlarda Tahir Zeynelhasani ve onun gibiler hala yetişebiliyorsa şükretmek için çok sebebimiz var demektir. İyi ki seni tanıdım Tahir Hoca. Vakfının adı gibi geleceğe dair ümitlerimi yeşerttin.

 

Devam edecek… Yarın: Latiç ve Bosna / Türkiye Hattında Trakya

 

Yeni Sakarya Gazetesi, 19 Haziran 2008 

  

Yorumlar