Duyuru

Ah Minel Aşk

  /   8149   /   01 Ocak 2014, Çarşamba

 Yazdır

  

 

 

Yorgun kalbim, hüzün denizine gark oldu bugün. Bugün anladım ki bütün kâinat benim etrafımda dönmekte. Ben, benden gayrı kendi âlemimde dönmekteyim. İçimdeki âlemler de kalbimin etrafında dönmekte.

Hayır, hayır… Benimki dönmek değil, “savrulmak”. İçten gelen bir kopuş ve dönüş anaforu…

Leyla’da, lalede, gülde ve canda “Canan”ı arayan dostlar… Hayat; yoksa bir kopuş ve dönüşten mi ibaret?

Hz. Âdem, Cennetten koptu, Havva Anamız, Âdem’den (as) koptu. İlk çocuk Havva’dan koptu. Habil ölünce arzın üstünden, altına doğru koptu. Her doğan insanoğlu annesinin rahminden koptu. Dünya güneşten koptu. Yağmur buluttan koptu. Gül dalından koptu. Bülbül nağmeden koptu. Aşkı anlatan iki damla gözyaşı pınarlarından koptu. “Aşk” gizlendiği gönülden koptu.

Sonra bütün kopuşlar dönüşe geçti. Kışlar yaza döndü, gözyaşı tebessüme, kabir berzaha, berzah, cennete veya cehenneme döndü. Gönderilen bütün ruhlar aslına geri döndü.  

Şeyh Galip Hazretleri ne güzel söylemiş… “Ahh minel aşk-i ve halatihi /Ahraka kalbi ve hararatihi” Ah o aşkın elinden ve onun hallerinden…  Benim kalbimi yaktı yandırdı"…

Bugün anladım ki bütün varlar ve yoklar kalbimin atışına endekslenmiş. Kalbim durunca kâinat duruyormuş meğer. Beni ben yapan veya bana ait olduğunu zannettiğim her şey serap olmayan “serap” imiş.  Bir varmış, bir yokmuş…

Meğer kurgulamak ve yönetmek için ölesiye sarıldığım dünyamın devamını sağlayan, ben değilmişim. Var zannettiğim “ben”, kalbimin derununa gizlenmiş ilahi saate kurgulanmış.

Ben doğduğum gün kalbimde gerilmiş olan “zemberek” boşalmış. Doğum günümde  boşalan zembereğin var olduğunu bugün anladım. Yaşım kırk oldu.

Ahh minel aşk diyen kalbin bir an durması, hayatın ve evrenin durması imiş… Bir lahza sonunda tekrar başlayan tik tak sesleri ile evren ve ben yeniden dirildik.  

Zembereğin, aşkın ve hayatın tüm gerçekliğini “son vuruş ve son duruş” anlatmakta inatçı ve inkârcı zihinlere.

Doğum ve ölüm günü” arasında bir tek hakikat varmış. Efendimin dediği gibi “ve hiye kalbuhu- İşte; O kalptir”.

“Ya Mukallibel kulub- Ey kalpleri kudret elinde çekip çeviren Allah’ım… İçinde imanın ve aşkın gizlendiği kalplerimiz senin elindedir.  

“Ben İsmet Özel. Şair, 40 yaşında. Çıktım çöl yoluna, mataramda tuzlu su” demlerindeyim. Hayat anlamını yitirdi bugün. Yolun yarısını ben çoktan geçmişim…  

Kalp eğer sadece bir et parçası ise “Ahh minel aşk” diyerek yıldızlara baktığımda içimi yakan sızı, orada nasıl yaşıyor.

Ve her geçen gün bir var olup bir kaybolan sevinçler, hüzünler, duygular, korkular, sevinçler, acılar, sızılar nasıl ve nereden kopup geliyorlar…

Kalbi yerini tabipler gösterdi bana. Anladım ama “gönül” nerede gizlenmiş.

Okyanusun dibinden inci ve mercanlar çıkaran “”sayyad” gibi gönül doktorları ancak anlar hali pür melalimi.

İskender Pala; “Ah minel aşk” diyen dillerin sırrına benden çok önceleri ulaşmış meğer. Ah minel aşkın sırrını ben kalbim durur gibi yapınca anladım…

“Aşk, yerine göre yol olur yürünür, yerine göre iman olur uyulur. Bazen ateş olup yakar, bazen deniz olup boğar. Sultan olur ülke yönetir, şarap olur sarhoş eder. At olup koşar, kuş olup uçar. Hazine olur virane gönüllerde saklanır, kimya olur hakir toprakları altına dönüştürür. Sır olur saklanır, gonca olur açılır. Gül bahçesi olur kokusuyla âşıkları mest eder, güneş olur âşıklarının ümit meyvelerini olgunlaştırır.

Aşk olunca gönüller birleşir, aşk olunca kıyamet koparcasına hareketlilik olur. Aşk olunca şimşekler çakar, rahmetler yağar. Âlem kıyama kalkarsa aşktandır. Hastaların şifa bulması aşktandır. Aşk ile döner gökler, aşk ile durur kâinat.

Aşk, Mecnun’dan Leyla’ya bir feryat, Mansur’dan, dara bir sır, gözden kalbe bir yoldur”.

Bütün bunların üstüne ne söylenir ki…

Bu yazının başlığı Ah kalbim olacaktı.

Kalbimi kopuştan dönüşe çeviren “Ah minel aşk” hepsini yaktı, yıktı, kırdı geçirdi.

Yeni Sakarya Gazetesi, 27 Ağustos 2008

ibrahimselamet@gmail.com

  

Yorumlar